20 Mayıs 2011 Cuma

İblis ve İnsanların Niye İblis'i Tercih Ettiği Hakkında

Herkesin kafasında aynı soru. Neden bu insanlar Allah varken İblis’e iman ediyorlar? Niçin bu yolu seçiyorlar? Salak mı bunlar? Hepsine elimden geldiğince cevap vereceğim.

Öncelikle İblis kimdir, ne iş yapar, sigortası var mıdır bunları anlatayım. İblis, cinlerden gelen bir kişidir. Kur’an’da ne kadar tek bir kişi olduğu kesin olarak yazmasa da ben bu sonuca vardım. Hz. Adem ve Hz. Havva yaratıldığında, onlardan üstün oldukları için Allah diğer yarattıklarını secde ettirmiştir. Şimdi burada önemli bir nokta var kardaşlar. Allah kendi dururken, niçin kendi yarattıklarını diğer bir kendi yarattığına secde ettiriyor? Kulun kula kulluğu yasak değil mi?
Şimdi bu tip şeyler düşünmeden önce bilmemiz gereken bir şey var. Allah bizi en üstün canlı olarak yarattı, dünyaya Halifesi olarak gönderdi ve düzeni sağlama görevini bize verdi. Yanlış okumadınız, dünyadaki düzeni sağlama görevi bize verildi. İradesi olmayan hayvanlar, bitkiler bizim emrimize girdi. Çünkü biz Halifeydik. Halife. Halife ne demek?
Halife [(söyleniş: hali:fe) Köken: Ar]: Birinin yerine geçen kimse.
TDK Büyük Sözlüğü’ne göre halifenin anlamı bu. Arapöa kökenli, birinen yerine geçen kimse anlamına geliyor. Yani biz düzeni sağlamakla, hakim olmakla dünyada Allah’ı mı temsil ediyoruz? Evet, nöronların çalışmaya başladı. Durum aynen böyle. Daha detaylı bilgi istiyorsanız R. Şanal’ın Kuantum ve Kur’an  adlı kitabını tavsiye ederim.
Hal böyle iken, bizim yanlış yapmamız lazım. Son derece büyük bir sorumluluk. Akıllı canlılarız. Amma ve lakin ki irademiz de var. Bu özellik hakkında bakın Allah ne diyor:
“ Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” Ahzab, 72
Dağların almadığı bir sorumluluk, dağlarda yerde göklerde olmayan insanda olan bir şey. İnsan da bunu cahilliğinden dolayı zalimce kullanabiliyor. Bu özelliğiyle zalimlik yapabiliyor. Bu ayette geçen özelliğin irade olduğunu kanıtlayabilmek için bir başka ayeti okuyalım:
Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler Üstlerinde olan Rab'lerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar” Nahl, 49-50
Aslında başka bir ayet daha vardı da bulamadım ama bundan da aynı sonuç çıkarılıyor. Melekler Allah’ın emri dışında hareket edemiyorlar demek ki iradeleri yok. Biz insanlar ise emir almadan kafamıza göre hareket edebiliyoruz. Demek ki bir üstünlüğümüz var. Halifelikle ilgili bir de ayet vereyim kafanıza tam otursun:
Bir zamanlar Rabbin meleklere: ‘Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım.’ demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: ‘Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz.’ Allah şöyle dedi: ‘Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.’” Bakara, 30
Şimdi aslında bu ayetten daha bir sürü sonuç çıkarılıyor ama ben sadece konuyla alakalı kısımlarını anlatacağım. Melekler iradeleri olmadığı için sınanamazlar. Biz insanlar ise iradeli canlılar olduğumuz için sınanabiliriz. Allah bu ayette bizi sınayacağını söylüyor, melekler ise sınanmadıkları için bilmiyorlar. Sadece insanların Allah’a iman etmesi için yarattığını zannediyorlar. Halbuki Allah, “Bilmediklerinizi bilirim” derken bizleri sınayacağından bahsediyor. Halifelik kavramı oturduysa, yaratılış, cinler ve İblis’ten bahsedeceğim.
Cinler, bir diğer iradesi olan canlılardır.
Ey ağırlıklı ve onurlu iki toplum/ey insan ve cin toplulukları! Sizinle de meşgul olacağız.” Rahman, 31
Bu ayetten de anlayacağımız üzere ağırlıklı olarak nitelendirilen yani bir yükü, sorumluluğu olan iki toğluluk var: Cinler ve insanlar. Ancak cinler halife değildir, insanlar halifedir. Yaratılış gününde halife olan bizlere Allah secde ettirmiştir, “Yeryüzünde bana iman edeceksiniz ama insanların düzeninde uyum sağlayacaksınız. Düzenlerini bozmayacaksınız.” demiştir. Ama dakka bir gol bir, İblis denen cin secde etmemiş ve kibiri yüzünden, yani kendisini insandan daha üstün kılmak istediğinden Allah’a karşı çıkmış ve sonsuza kadar cehennemde bulunmak pahasına insanı şaşırtacağına yemin etmiştir. Daha sonra İblis’in peşinde diğer cinler de takılmış (irade) ve onlar da müşrik olmuştur (Allah’a şirk koşan).

Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!” Kehf, 50

O vakit biz meleklere, "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.” Bakara, 34

Hani, meleklere: ‘Âdem'e secde edin!’ demiştik; onlar da secde etmişlerdi. Ama İblis secde etmemiş, şöyle demişti: ‘Çamur olarak yarattığın kişiye secde mi ederim?’” Isra, 60

Dedi: ‘Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım. Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın.’” Araf, 16-17

Gördüğünüz gibi o an detaylı bir şekilde anlatılmış. İblis burnu büyüklük yapmış ve secde etmemiş. Sonra insan buna sebep olduğu için intikam duygusuyla, madem ben yandım herkes yansın mantığıyla, insanları şaşırtacağını söylemiştir.
Şeytanla İblis aynı şeyler değillerdir. Şeytan, lanetlenmiş, kovulmuş demektir. İblis’in yolundan gidenler, ona iman edenler şeytandır. Bu tanımı kafamızda netleştiren ayet budur:
İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar...” Enam, 112
Denmek istenen, şeytanın insanlardan da cinlerden de olabileceğidir.
Bu konular da kafamızda netlik kazandıysa esas konuya, insanların ve cinlerin nasıl kandığını öğrenmeye çalışalım:
Aslında Enam Suresi 112. ayette de diyor ama yine de gneiş çaplı ele almak istiyorum bu konuyu. Birbirine lafın yaldızlısını fısıldarlar demek, janjanlısını fısıldarlar demek. Yani aslında bu reklamlarda da kullanılan bir teknik. Gösterişli vaatler vererek kandırmak. Mesela bir banka reklamında “Olum acayip bi kredi çıkarttık, bi veriyoruz 100 sene sonra ödemeye başlıyosun hemi de 0.1 faizle. Çünkü biz çok iyi niyetli insanlarız” anlamına gelen şeyler duyuyoruz. İşte aynısını şeytan ve İblis kullanıyor. “Sen bana iman et ki Allah senin de benden olacağını görsün. Sen de daha çok adam topla ki kıyamet geldiğinde biz yenmiş olalım. Böylece Allah da bizim yendiğimizi görüp cehennemi filan ortadan kaldırsın. Sen bunları yaparken ben de senin ihtiyaçlarını karşılayım, şöyle şöyle ayin yap acayip zevk alıcaksın.” gibisinden vaatler/vesveseler vermekte. Şimdi ben böyle yazdım da, siz de kanmayın bu vaatlere. Okuyunca çok mantıklı geliyor değil mi? Ama unutmayın, Allah hiçbir zaman yenilmez. Galip’tir o. 1 kişi bile mümin kalsa yeterlidir. Bunun için
Allah buyurdu: ‘Çık oradan. Yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım.’”  ayeti açıklayıcı olur. Yani Allah böyle bir şey yapmayacak ki İblis de bunu çok iyi biliyor. Ama ben yanacaksam herkes yanacak diyerek insanlardan intikamını alıyor. Bunun için lafın yaldızlısına kanmayın a dostlar.
İblis’e karşı olun. Onun yolundan gidenleri uyandırmaya çalışın. Aydınlatın onları, illimunate edin ahaha şaka yav. Fiziksel olarak yapmayın, zihinsel olarak yapın bu savaşı.(Blogun şifrelenmiş isminin ne olduğunu anladınız mı şimdi?) Mümin olmaya gayret gösterin, Allah’ın yolundan sapmayın. İblis’in kibrine ortak olmayın. İnanın, ibadet edin, dua edin. Bunlar kötü şeyler değil, tam tersi içinizi rahatlatacak, korkunuzu alacak şeyler. 
Kendinize iyi bakın, sevgilerimle
NOT: Bir dahaki yazı cin çarpması, cinin musallat olması ve merak edilen “bedenin ele geçirilmesi” ile ilgili olacak.
NOT2: Sen yapıyor musun diyenlere: Elbet 4/4'lük bir mümin değilim. Namaz kılmıyorum, küfür ediyorum. Bunları düzeltmem gerek. Allah'a yakın olmaya çalışmaya çalışıyorum o kadar.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Türk Şarkıcılar ve İllimunati

Selamlar kankitolar,
Bugün biraz Türk şarkıcılarının illimunatiyle ilişkilerinden bahsetmek istiyorum. Tespit edebileceğim kadar anlatacağım, siz daha fazla şeyler bulursanız söylersiniz.

Öncelikle şunu belirteyim, bizim millet diğer milletlere göre kültürüne daha sadık bir millet olduğu için (gün geçtikçe yozlaşsak da) öyle Amerika’daki gibi her şarkıcı örgüt üyesi değil/örgütle ilişkisi yok. Ya da var da pek belli etmiyolar.
İlk dikkatimi çeken şey birinin bi yerdeki bi yorumuydu sanırım, Sertab Erener’in Eurovision şarkısının sonundaki bedenleriyle oluşturdukları figürdü.



Yani bu figürün artık çok da anlatılacak bir yanı yok herhalde. Zaten artık kanıtlamak için uğraşmayacağım, yeni şeyler araştıracağım. Açık açık bedenlerle üçgen oluşturulmuş, Sertab Erener de kolları ve kafası ile kocaman bir tek göz oluşturmuş.

Duman grubunun en ünlü şarkılarından birisi olan Aman Aman’ın klibinde araba içinden çekim yapıldığı sırada camda niyeyse böyle bir yansıma beliriyor:

Duman grubu çıkar çıkmaz patlama yaptı, içki içen uyuşturucu kullanan sayısını artırdı. Sertab Erener hep ünlüydü, hala ünlü ve sanırım hep de ünlü kalacak. Kadın eşek gibi anırsa ama daha düzgün bir melodi verse “Helal valla kadın süper söylüyor” diyecek bir hayran kitlesi var. Bazı şeyler insanı şüphelendirmiyor değil.

Şimdi diyeceğim şeylere belki bazılarınız kızacak ama ben söylemeden edemeyecem. Ben açıkçası Mustafa Ceceli’nin sesinin herhangi bir şarkısına yettiğini düşünmüyorum. Özellikle Yağmur Ağlıyor diye bir parçası vardı sanırım, orada adama bi şey olacak diye korkuyorum. Sesi en fazla bir liseli grubun solistinin sesi kadar güzel olabilir. Ha güzellik görecelidir, beğenen vardır bilemem. Ama gerçekten ben bu adamın güzel bir sesi olduğunu düşünmüyorum. Mustafa Ceceli, özellikle Limon Çiçekleri’nden sonra bayağı bir ünlendi, albümleri çok sattı, her yerde görmeye duymaya başladık. Sonra Tenlerin Seçimi şarkısının klibine denk geldim. Arada bir bir abajuru gösteriyordu kamera, üstünde bir işaret vardı. Ya dedim, bu işareti ben bi yerden tanıyorum. Sonra bir sahnede abartı belirgin oldu o zaman dank etti kafama.
Horus’un gözü la bu! Açık açık, bağıra bağıra koymuş adam onu oraya.

Şimdilik diyeceklerim bu kadar, daha sonra umarım daha çok şey anlatabilirim. Bunları facebookta bilmemnerde paylaşırsanız daha iyi olur, daha çok yayılırız.
Sağlıcakla kalın,

17 Mayıs 2011 Salı

Londra 2012 Olimpiyatları ve NWO Kartı

Selamlar,
Sikkofield abinin blogunda gördükten sonra aklıma takıldı şu tekgözlü maskotlar falan. Ben de sinir oldum azıcık araştırayım dedim. İlginç şeyler çıktı paylaşayım.

Şimdi hatırlarsanız şöyle bi kart vardı “Combined Disasters” diye:

Bu kartın Japonya depremiyle ilgisi olduğu düşünülüyodu. Çünkü yıkılan saat kulesi Japonya’dakine çok benziyordu. Saatte akrep 3’e çok yakın bi yerde duruyor, yelkovan ise 11 de. Japonya depremi 11 Mart’ta oldu. Yani 11 03. E tabii adamlar ayı başa alarak yazıyor. Al sana 3 11. Böyle diyince millet bana “Beyaz’daki Hamit gibi olmuşun” diyo ama öyle. 94 yılında basılan kart nereden biliyor bunları? Hepsi tesadüf mü? Permütasyonla i-l-l-i-m-u-n-a-t-i harfleri yan yana mı geldi tesadüfen bu kelimeyi oluşturmak için? Hey Allah’ım ya..
Neyse konuyu saptırmayalım, bu kartın böyle bi gizemi vardı. Şimdi bu saat kulesinin bir benzeri de Londra’da bulunmakta. Hatta bu saat kulesi çok meşhur, Doctor Who’da zırt pırt çıkıyor “Big Ben”. Şimdi bu karta baktığımda zekamdan mı kaynaklı bilmiyorum, pek bi sonuç çıkaramadım. Yelkovanla akrep aslında tam belli olmadığından saat 14.55 gibi de duruyor, 11.12 gibi de duruyor. 11.12 mantıklı gibi gelse de olimpiyatlar yazın yapılacağından yine tutmuyor. Bi şey var ama uğraşsak buluruz bence.
Neyse esas olay karttaki önde duran elemanların kıyafetlerinin renkleri: Beyaz, yeşil, sarı, mavi ve kırmızı değil mi? Gelin bi de olimpiyat halkalarının rengine bakalım.

Allah Allah tesadüfe bak ya? Arkadaki elemanlar renksiz, öndekiler renkli hem de bu renklerle aynı renkte.

Michael abinin blogunda görmüşsünüzdür, ucubik iki tane maskotu var bu olimpiyatların ve niyeyse ikisi de tek gözlü. Şu ana kadar olimpiyatlar için hep hayvanlar kullanıldı maskot olarak. Ne diye bu ibişleri seçtiler ki? Niye tek gözlüler? Şirin gibi tanıtsalar da hiç şirin değil. Canavar la bunlar!

Bir de olimpiyat stadı var ki. Mükkemmel tasarlanmış. Hele şu ışıklara bak sen, üçgen üçgen. ÜÇGEN. O kadar şekil varken insan niye stadyumun ışıklarını üçgen şeklinde yapar ki? Şimdi ben çok iyi bilmiyorum daha mı iyi aydınlatır daha mı kötü aydınlatır ama şu ana kadar en meşhur stadlarda hiç bu tip bir ışıklanırma kullanılmamıştı? İnsanoğlu o kadar teknolojiyi buldu, uzaya çıktı da bulunmadık bi stad ışıkları mı kaldı? Afedersiniz her kuşu uçurduk da bi leylek mi kaldı?

Sevgili dostlar bunlardan bukadarcık bahsettim, yeterli olduğunu düşünüyorum zira başka açıklanacak pek bir şeyi yok. Bir dahaki yazım (nekst epizod) Türk şarkıcıları ve illimunati ile ilgili olacak. Bi kaç bi şey var onları göstericem.
Sağlıcakla kalın,
NOT: Sonradan aklıma geldi: Şu sevimsiz maskotların tanıtıldığı çizgi-reklamda emekli olan bi emmi var, kutlama yaparlarken şöyle bi boruyu imzalatıyolar ve borudaki rakamlar ahanda bunlar:
Rakamları okuyamıyorsanız: 060705. 9-11 rakamlarının hikayesini biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum, bilmiyorsanız http://michaelsikkofield.blogspot.org 060705 i (tarih herhalde bu ama niye böyle bi tarih çok saçma) 911 sayısına böldüğünüzde (farketmez isterseniz 9.11e bölün) ilk rakamlar 666 çıkıyor. İsterseniz hesap makinenizden hesaplayın.   66.635565312843029637760702524698 diye bi şey çıkıyor.   Bu da mı tesadüf?

15 Mayıs 2011 Pazar

İllimunati'nin Kur'an'daki Kanıtları

Sevgiler dostlar,
Bu blogu açmamın esas sebebini ilk yazımda açıklamıştım. İllimunati denen örgütün kanıtlarını Kur’an’da bularak sizlerle paylaşmak ve kafanızdaki soru işaretlerini gidermek benim esas amacımdır. Bu yüzden bu yazımda İllimunati’nin varlığını kanıtlayan en belirgin ayetleri paylaşacağım.

Bu tür delilleri ilk olarak Yaşar Nuri Öztürk’ün çevirisinde içinde “aydınlık” kelimesi geçen sureleri okurken farketmiştim. Sonra bu merakım başladı ve Kur’an’da bu tür delliler ve mücadele yolları ile ilgili türlü araştırmalara başladım.
İşte bu surelerden biri olan Cin Suresi’ne de bu şekilde denk geldim. Okuduklarıma ilk başta çok şaşırdım. Gözlerim faltaşı gibi açıldı, korktum, beynimde fırtınalar koptu. Hakikaten böyle bir örgüt vardı. Hayatım boyunca en güvendiğim tek şey olan Allah ve kitabı Kur’an açık açık bahsediyordu işte önümde. Niye bu kadar şaşırdığımı anlamanız için işte size Cin Suresi:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım,
1.         De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik." 

 2.        "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."        

 3.        "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."        

 4.        "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."   

 5.        "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler."   

 6.        "Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı."        

 7.        "Onlar, tıpkı sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiç kimseyi asla diriltmeyeceğini/peygamber göndermeyeceğini sanmışlardı."

 8.        "Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."          

 9.        "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."   

 10.      "Doğrusu, bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir."  

 11.      "Şu da bir gerçek ki, bizden hayra yönelenler/barışçılar vardır; ama bizden, başka türlü olanlar da vardır. Dilim dilim yollar olmuşuz biz."      

 12.      "Ve biz şunu sezdik: "Biz yeryüzünde Allah'ı asla âciz bırakamayız; kaçarak da onu âciz bırakamayız."           

 13.      "Biz, doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan."  

 14.      "Nihayet, bizden Allah'a teslim olanlar da var, haksızlığa sapıp çizgiden çıkanlar da var. Allah'a teslim olanlar, işte onlar, doğruyu ve hayrı aramışlardır.

 15.      "Haksızlığa sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır." 

 16.      Eğer yolda, kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık,        

 17.      Ki onları, onun içinde imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden/Kur'an'dan yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.  

 18.      Hiç kuşkusuz, mescitler/secdeler Allah içindir. O halde, Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın.         

 19.      Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı.        

 20.      De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam."        

 21.      De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim."    

 22.      De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam!"           

 23.      "Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Uzun süre orada kalacaklardır.        

 24.      Sonunda, onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, yardımcı bakımından daha zayıf kim, sayı bakımından daha az kim, bileceklerdir.      

 25.      De ki: "Bilmiyorum, size vaat edilen şey yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır?"

 26.      Gaybı bilendir O. Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor.      

 27.      Seçtiği bir elçi müstesna. Çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.

28.            Ki onların, Rablerinin elçiliklerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin. Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıya bağlamıştır.
Sadakallahülazim.
Bu arada boy abdestiniz vardı inşallah, günaha girmeyin hehe. Neyse sureye gelirsek, okuduğunuz gibi bayağı bayağı cinlerle insanların birlik olup “beyinsiz” diye tarif edilen İblis’in peşinden gittiğinden bahsediliyor. Cinlerin ayrıldığını, bir kısmının Allah’ın koyduğu kurallara uyarken diğerleri ise yanlışa saptığını söyleniyor. Hatta dikkat ederseniz başında “De ki: Cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle söylediği bana vahyolundu:...” deniyor. Yani bu mümin cinler yine kural ihlali yapmıyor, bir insanla iletişime geçmiyor (ki Hz. Muhammed [S.A.V] cinlerin de peygamberiydi). Allah’a iletiyorlar, Allah da Cebrail aracılığıyla peygamberine iletiyor.
“Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı.” Ayeti zaten aslında her şeyi açıklamakta. Eğer Sikkofield’in blogunu okuduysanız, orada Reptilian Teranesi başlıklı yazılarda cinlerle insanların nasıl bir iş birliği içinde olduğunu görebilirsiniz. Benim de bir önceki yazımda bahsettiğim “Ye’cüc ile Me’cüc” işte bu iki müşrik kavimdir.
Allah'a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!” Enam, 100
Bakın size bir başka delil. Biliyorsunuz ki İblis cinlerdendir. İblis’e iman edenler (insan ve cin toplulukları) anlatılıyor.
İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar” Enam, 112
Birbirine lafın yaldızlısını fısıldarlar demek birbirlerini gösterişli, süslü vaatlerle kandırırlar demektir. Yani cin şeytanlar, insanların bir kısmına büyük ihtimalle dünyevi zevklerle ilgili vaatler vererek kendi yanlarına çekiyor ve onları da şeytan yapıyor.
Gün olur şöyle diyerek onları huzurunda toplar: ‘Ey cinler/görünmez varlıklar topluluğu! Şu insanlara gerçekten çok ettiniz/insanların birçoğuna göz diktiniz.’ Onların insanlardan olan dostları şöyle derler: ‘Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna geldik.’ Buyurur ki: ‘Barınağınız ateştir. Allah'ın dilediği zamanlar hariç orada süreklisiniz.’ Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.” Enam, 128
Esas olay burada bitiyor işte. Bu ayet besbelli İblis’in peşinden giden cinlerin ve insanların birlikte iş yaptığını, birlikte olduğunu söylüyor. Yani bir grup, bir örgüt içindeler. İllimunati’nin esas kanıtı işte bu ayettir. Bu ayetleri görüp de daha hala şüphesi kalan olmamalı bence. Niye? Yav apaçık cinlerin bazılarının insanların bazılarını saptırdıkları yazıyor! İnsanlar ise inkar etmek yerine, ukala ukala birbirlerinden yararlandıklarını söylüyor! Zaten bu kaşınan topluluğun hakettiği yer cehennemin ta kendisi olacaktır. “Allah ne keder ecimesiz yeeeaa” diye yırtınan çakma ateistler, biri size söz verip de sonra o sözü bozup, kurallarınıza uymayıp sonra da niye böyle yaptın diyince “sanane biz iyiydik” gibisinden cevaplar verse sen de cehenneme atmaz mısın? Atarsın. Konuşma bence, klavye başından ateistlik olmuyor.
Bu ayetle ilgili bir başka nokta da, pek önemli gözükmese de, ayet numarasının 128 olması. İllimunati denen örgütten bu kadar açık bahseden ayetin numarasındaki rakamları toplayınca örgütün en sık kullandığı rakam ortaya çıkıyor! Yani 1+2+8=11! Vay anasını sayın seyirciler diyor ve devam ediyorum:
Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi aleyhimize tanıklık ettik." dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.” Enam, 130
Bu ayette de dünyevi zevklere nasıl kandıkları anlatılıyor. Demek ki şeytan dünyevi zevkleri kullanarak kandırıyor. Günümüzde de bu böyle değil mi? İllimunati kendi adamına parayı da basıyor, seksini de yaptırtıyor, şöhreti de veriyor falan filan. Bu da onların “süslü vaatleri” olsa gerek.
“Hani, biz meleklere ‘Âdem'e secde edin’ demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!” Kehf, 50
İki saattir anlattığımın temeli burada yatıyor. Kompleksli İblis, kendisinin daha üstün olacağını düşünerek gaflete düşüyor ve sırf bunu kanıtlamak pahasına yaratıcısı olan Allah’a karşı çıkıyor. Onun yeri cehennem olacak, ve ona uyanların.
İşte dostlar, bu noktada üzerimize bir yük düşüyor. Biz, İblis’in bu düşüncesini haksız çıkarmak için onun yoluna girmemeli, ona kanmamalıyız. Mastürbasyonu da azaltın lütfen. Şeytan uymayalım, uyanları uyaralım. Basit meseleler için kavgaya tutuşmayalım. Günümüz yaşamı ne kadar stresli olursa olsun daha az hata yapmak için sakin olmaya çalışalım. Allah çalışanı her zaman sever, yardımcı olur. Unutmayalım, Allah hazinelerini ardına kadar açmış durumda, kullanması gereken bizleriz. Sabır desen sonsuz kadar var Allah’ta, sana veriyor tepe tepe kullan diye. Lütfen artık uyanalım, bu tür tuzaklara düşmeyelim, biz üstün varlıklar olalım-yaratılışımıza uyalım. Kötü düşünceler gelirse Nas – Felak okuyun geçer.
Haydi sağlıcakla kalın,
NOT: Kanıtlamak için o kadar ayet yazdım, artık inanın. Uyanın böyle bir örgüt var ve aktif. Gün geçtikçe daha da tehlikeli oluyorlar. Allah rızası için uyanın ve inanın.

Dabbet'ül Arz ve Ye'cüc ile Me'cüc

Hepinize selamlar,
Bu yazımda geçen sefer söz verdiğim gibi Dabbet’ül Arz’dan bahsedeceğim.

Öncelikle, bir önceki yazının sonunda desem de yine de tekrar edeceğim, dabbe demek hareket eden, yürüyen yer canlısı demektir. Dabbenin canlı/cansız birey/topluluk olup olmadığı Kur’an’da belirtilmez. Sadece varlığından söz edilir ve kıyamete yakın çıkacağından bahsedilir. Gelin bir ayete göz atalım:
"Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler."
Şimdi benim bu ayetten anladığım ne biliyor musun? Dabbe diye bir şey var ve bu insanların imanını zayıflatıyor. “Ne alaka, uyarıda bulunuyor, yanlış yapıyorsunuz gençler bi daha bakın Kur’an’a diyor” diyen de olur. Elbet bu anlamı da taşıyordur ama bence “aslında siz de tam emin değilsiniz” mesajı veren bir şey bu dabbe. Bu kanıya nerden vardığımı birazdan daha iyi anlayacaksınız.
Hadisleri inceleyecek olursak, tabii ki gerçek midir değil midir emin olamayız ama yine de Kur’an’la örtüşen hadisler var, dabbeyle ilgili ilginç bilgiler bulabiliriz. Örneğin;
"Onun alametlerinden biri, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vakti insanların üzerine ‘dâbbe’nin çıkmasıdır. Bu alametlerden hangisi önce belirirse, ötekisi onu kısa zamanda takip edecektir." (Müslim, Fiten, 118; İbn Hanbel, "Müsned", II, 201)
Aa bi dakka bi dakka. Güneşin battığı yerden doğması mı? İhtiyacımız olan bilgi bu işte!
Pardon, heyecan yaptım. Anlatayım: Şimdi “Güneş’in battığı yerde doğması” demek illa ki bildiğimiz Güneş yıldızının tersten doğması demek değildir bence. Bence bu başka bir güneş. Güneş ne yapar? Aydınlatır! AYDINLATMAK! Bu müşrik illimünatiden önce dünyayı hangi güneş aydınlatmaktaydı? İslam Güneşi tabii ki de. Zaten bu örgütün kurulmasına vesile olan da bu güneş değil midir? Bilim, dinle birleştirilerek yol almış, birçok islam alimi hem tıpta hem mühendislikte, hem de diğer dallarda çok büyük gelişmeler sağlamamış mıydı? İstanbul fethedilince hani bu kaynaklar Avrupa’ya da ulaştı ya! İslam bilginlerinin ulaştığı antik Yunan bilimadamlarının kaynakları da Avrupa’da çoğaltıldı ya! Yani İslam Güneşi Avrupa’nın da üzerine doğmuş oldu, oraları aydınlattı. Sonra onlar bilimi çok sevdiler falan. Sonra da işte bu örgüt kuruldu. İslam Güneşi batmaya başladı, islam ülkelerine bağnazlık, yobazlık başladı bilime karşı çıktılar, git gide karanlığın içine girdiler. İşte o sırada, Batı’nın güneşi İllimünati ortamı aydınlatmaya başlamıştı. Evet evet, güneşin battığı yerden başka bir güneş doğdu! Biliyorsunuz ki İllimünati denen örgüt güneşi kendi sembolleri olarak çok sık bir şekilde kullanıyor. Katy Perry’nin birçok şarkısında da hem sözlerde hem klipte görebilirsiniz bunu.
"Dâbbe, yanında Hz. Musa'nın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü olduğu halde çıkar.” (Ahmed b. Hanbel, "Müsned", II, 491)
Hmm. Hz. Musa’nın asası. Ne özelliği vardı bu asanın? Mucizeler gerçekleştiriyordu. Kimi zaman yılan oluyor, kimi zaman denizi yarıyordu. İlginç, olağanüstü bir asaydı bu. Dabbe, demek ki mucizeler gerçekleştirecek. İnsanların şaşkınlıkla izleyeceği, olağanüstü mucizeler hem de. Şimdi, her şeyin bir ilimle olduğunu biliyoruz. Yani aslında gerçekleşen mucizelerin hepsi ilimle olan şeylerdi. “...Düşen yaprakta bile Rabb’inin ilmi vardır...” diyor Allah. Demek ki bu işler için illa ki bir ilim gerekiyor. Mesela Hz. Musa’nın Allah’ın yardımıyla yardığı denizde bilim adamları sığ bir yer bulmuştu ve gel-gitlerin yoğun olduğu bir döneme denk gelirse bu tümseğin ortaya çıkarak sanki deniz yarılmış gibi gözükeceğini bulmuştu bilimadamları. Yani bilimle aslında olağan olan şeyleri ama alışık olmadığımız, düşünemeyeceğimiz “mucize”leri gerçekleştiriyor bu asa. Bu asa’nın dabbe’de olması Project Bluebeam, yani Mavi Işık Projesi’ne sebep olabilir mi acaba? Bence olabilir. Project Bluebeam de ne derseniz buyrun:
Gelelim Süleyman’ın Mührü olayına. Lan yoksa bu tüm projelerinin, fikirlerinin, örgütün ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan yahudiler olmasın? Evet, bu yahudiler, bir önceki yazıda belirttiğim ahdi bozan insanlardır. Bir elinde Hz.Musa’nın asası, bir elinde Hz.Süleyman’ın mührü demek, bir eli yağda bir eli balda misali, bir ellerinde teknoloji bir ellerinde ekonomi demektir bu. Şimdi dabbenin bir kişi değil de bir topluluk olduğunun farkına vardınız mı?

Gelelim Ye’cüc ile Me’cüc konusuna. Ye’cüc ile Me’cüc -veya yoruluyorum direk Yecüc ile Mecüc yazacağım- yeryüzünde bozgunculuk yapan iki kavimdir. Hz. Zulkarneyn aralarına sapasağlam bir set çeker ve bu iki kavim buluşamazlar. Ancak bu set Allah’ın istediği zamanda yıkıldığında yıkılan yerden bu kavimler tepelerden akın edecek, inkar edenler de bunları görüp “biz hakikaten zalimlerdenmişiz” diyecekler. Bu bir kıyamet alametiymiş. Hmm. Bunları ben demiyorum, Allah Kur’an’da diyor. Şimdi bu iki kavim yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, o halde Allah’ın sevmediği cinsten kavimler bunlar.
Şu araya çekilen set hakkında pek bir fikrim yok, tahminimce fiziksel olmayan bir şey ve Antik Mısır Uygarlığı’nın yıkılışı ile İllimünati’nin kuruluşu arasındaki yıllarda sağlam kalmış. Niye diye sorarsanız, bu arada şeytanla işbirliği içinde olan pek bir insan topluluğu yok. Demek ki aralarındaki setten dolayı buluşamamışlar. Ama artık yeniden işbirliği içindeler. Yeniden bozgunculuğa başladılar. Demek ki Allah’ın istediği zaman çoktan gelmiş.
Benim burada “inkar edenler”den anladığım, ateistler yani kafirler ve münafık yani inanıyormuş gibi yapıp da inkar edenler. Çünkü müşrikler Allah’ın varlığını ve ayetlerini inkar etmezler, sadece onlar İblis’in vaatlerine kanıp da onun yolunda ilerlerler. O halde öyle bir gün gelecek, öyle büyük bir bozgun olacak ki ateistler ve münafıklar gerçeklerine farkına varacak ve “Biz harbiden boşu boşuna nutella yemişiz, artizlik yapmışız. Harbiden de olay buymuş.” Diyecekler. Vay arkadaş, her şey birbirine bağlı, birini bulunca diğerleri de ip söküğü gibi gelmeye başlıyor.
Bu Yecüc ile Mecüc bozgunculuk yapacaklarsa, birinin seti yıkması gerek. Bu seti yıkan da Deccal mi ya la yoksa? Sakın onun peşinden giderek bozgunculuk yapmasınlar? Sakın bunlar İllimünati’nin peşinden giden insanlar olmasın! İllüminati üyeleri Dabbe, İllimünati’nin başını çeken kişi, İblis’in talimatlarını birebir yerine getiren kişi de Deccal olmasın! E her şey meydana çıktı işte! Yani yukarıda dediğim, Dabbe’nin “Gençler emin misiniz inandığınıza” demesi ateizme özendirmedir! Yani tek gözlü Deccal, İllimünati’nin başıdır! Yani Yecüc ile Mecüc müşrik olan yani İblis’e iman eden cin ve insan topluluğudur!
İşte böyle sevgili dostlar, bunlar da benim fikirlerim. Ben de böyle düşünüyorum işte. Diğerlerinin yaptığı Deccal yorumları (yok ufoymuş da yok bilgisayarmış da) bana çok saçma geliyor. Mantıklı ama gereksiz. Benimki de doğru demiyorum, zira en doğrusunu Allah bilir ama doğruya yakın olduğunu düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın,

Deccal Hakkında Azıcık Bilgi

Merhaba dostlar,
Yeni bir yazıda daha selamlar hepinize. Bu yazımda Deccal inancına değineceğim. Dabbet'ül Arz'dan biraz bahsedeceğim. Ve günümüzle bağlantılar kurmaya çalışacağım.

Evet, ilk olarak Deccal inancından başlayalım. Deccal nedir? Deccal, kıyamete yakın bir zamanda gelerek kötü toplulukları peşine takacak, dünyayı kötülükle tehdit edecek ve iblisin yapabileceği her şeyi yapacak bir varlık, bir olgu. Tek midir çift midir, insan mıdır yoksa başka bir çeşit canlı mıdır, hatta cansız mıdır bilinmez. Deccal, tam anlamıyla hiçbir şekilde Kur’an’da geçmez. Kur’an’da sadece onun yapacağı düşünülen şeyleri birinin yapacağından bahseder.
"Onlar Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka birşeye razı olmaz-kâfirler hoşlanmasalar da” Tevbe, 32
Burada yapacaklarıyla ilgili bir ayet görüyoruz. Aslında bu Deccal için spesifik bir ayet değil, tüm müşriklerden, kafirlerden ve münafıklardan bahseder bir hali var.
“Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” Maide, 64
Burada Deccal’in peşindeki topluluk hakkında ipucu elde edebiliriz. Sanki ayetleri birleştirince ortaya bir şeyler çıkıyor gibi.
“Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.” Bakara, 27
Şimdi bu yazdığım üç ayeti birlikte okuyalım. Bir yapboz parçası gibiler, şu an çok anlam ifade ediyorlar. Dediğim gibi Deccal’den direkt olarak bahsetmese de peşindeki topluluktan açıkça bahsediyor. İlk ayetteki gibi, aslında bir savaş ortamı var. Onlar müminleri yok etmek için uğraşıyorlar. Yazdığım ikinci ayetteki gibi, bir borzgunculuk çıkaran düşmanlardan bahsediliyor. Bunlar elbette Allah’ın sevmeyeceği türden şeyler yapmaktalar. Üçüncü ayette ise önemli bir şeyden bahsediyor aslında. “Allah’ın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar” diyor. Kim bunlar? Allah’la önce bir anlaşma yapıyorlar, sonra da bozuyorlar. Sakın bunlar müşrik cinler, yani iblisin peşinde giden şeytanlar olmasın? Biliyorsunuz ki Allah cinler ve insanların iletişim kurmasını kendisi izin vermedikçe yasaklamıştır. İnsan’ın yaratılışında bunu kabul etmişlerdi değil mi? Sadece o İblis secde etmedi. Sözünden döndü, Allah’a uymadı. Ve önce kabul eden cinlerin bir kısmı İblis’e kanarak peşinden gittiler. İnsanlarla iletişim kurdular, kendi taraflarına çektiler. Bu grup zaten şimdiki İllimünati’yi oluşturmuyor mu? Deccal, işte bu topluluğun başını süren şeydir. Acaba Deccal dediğimiz, Lucifer diye tabir edilen o İblis midir?
Deccal hakkında birçok hadis bulunmakta ancak hangisi gerçek hangisi yalan bilinmez. Birçok sahih hadis bulunduran bir kitapta işte Deccal’le ilgili bir hadis:
“Deccal tek gözlüdür.” Buhari, Enbiya : 3 Rüya :11
Bu sanki bize bir şey çağrıştırdı?


Deccali bu kadar tanımlayıp bırakıyorum. Bir dahaki yazım Dabbet’ül Arz’la ilgili olacak. Yec’üc ve Mec’üc’den de bahsedeceğim. Dabbet’ül Arz’la ilgili bir ön biligi vereyim, next episode tarzında:
Dabbe, yürüyen-hareket eden yer canlısı demektir. Kur’an’da kıyamete yakın “yerden çıkarılacağı” yazılır. Ne olduğunu bilmesek de ne olabileceğini, tahminlerimi, yorumlarımı bir dahaki yazımda aktaracağım. Bu yazıyı niyeyse kısa tutasım geldi ama bir dahaki yazı sanırım bayağı bir uzun olacak. Ama inanın bundan çok daha güzel, çok daha ilginç bilgiler içeren bir şey olacak.

Hoşgeldik

Merhabalar dostlar,
Uzun zamandır hayalini kurduğum şeyi sonunda gerçekleştirdim. Benim de bir blogum oldu ve artık yazılarımı sizlerle paylaşarak bilgi alışverişinde bulunabileceğim. Ne mutlu bana!
Amacım sevgili Michael Sikkofield'in de olduğu gibi insanları uyandırmak, bir kişi bile olsa. Şu gelip geçici dünyada biraz olsun işe yarayabilmek

Şimdi ben biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Ben liseliyim efenim. Liseli ve ince bıyıklıyım, fakat bu benim neden olduğum bir şey değil. Ergenlik çağında olmam dolayısıyla ince bıyıklıyım.

Neyse konuya dönersek bana niçin böyle tuhaf bir isim seçtiğime sorabilirsiniz ki soracaksınız da biliyorum. Ben peşinen cevabını vereyim. Efenim CHGZS dediğimiz şey bir proje, bir akım, yıllardır varolan bir kavramdır. Fakat kelime şifrelidir. İsterseniz uğraşın ama uğraşmanıza değmez, zira uğraşıp farkına varması gereken siz değil başkaları. Çok zor bir şifre de değil zaten. Ha ille de uğraşacam diyorsanız ipucu: Hep fiziksel zannedilen ama manevi olması gereken bir kavram.

Bunları da söyledikten sonra esas söylemek istediğim şeye değineyim: Bu blogun içeriği ne olacak? Ne konuda yazacağım, neden bahsedeceğim? Bu blogda Kur'an'dan, dini araştırmalarımdan bahsedecğim fakat bunlar zina neden günahtırla ilgili olmayacak, günümüz müşrikleri yani "İllimünati" adlı örgüt hakkında olacak. Esas amacım insanlarla bu bilgilerimi paylaşarak biraz daha uyandırabilmek. Ayrıca sevgili Michael abimizin de yükünü hafifletmek isterim.

Benim niye ayrı bir blog açtığıma ve Sikkofield'in bloguyla aramızda ne gibi farklar olacağına gelince. Ben dediğim gibi sadece günümüz projeleri, mtv yıldızları, vs. gibi konularda şeyleri pek yazmayacağım zaten Michael abimiz bu işi çok güzel beceriyor. Ben sadece islam hakkında bilgi vermeye çalışacağım, bu örgütün Kur'an'daki yerini bulmaya ve yorumlamaya çalışacağım, deliller arayacağım. Ayrıca yanlış anlaşılan kısımları düzeltmeye çalışacağım. Bir İslam bilgini olduğumu kimse söyleyemez, ben de böyle bir şey iddia etmiyorum, fakat bildiğim kadarıyla yardımcı olmaya çalışacağım.

Anlayacağınız Nihat Hatipoğluculuk oynayacağım hehe :D :D Yok yav, şaka yaptım.

İllimünati ile ilgili tüm bilgileri lütfen Michael abimizin blogundan öğrenin, bir daha yazmaya üşeniyorum. Hem hazırı varken bir daha yazmak çok gereksiz olur.

Sağlıcakla kalın,