20 Haziran 2011 Pazartesi

Zina

Yeniden selamlar,
Bu yazımda zinanın kendimce olan tanımından ve nedenlerinden bahsedeceğim. Muhtemelen eleştirileceğim bu dediklerimle ilgili ama olsun. İçimde kalırsa kendimi yerim çünkü.
Bi de bu düşüncelerimi arkadaş ortamında söyleyince “dün CHGZS yazmıştı lan onu direkt fikrini çalmışsın adamın” diye laf söylüyorlar. Hem sinirleniyorum hem gülesim geliyor. Arada böyle Peter Parker’ımsı hissediyorum kendimi. Ama onlar gibi olamam ben eminim, bir arkadaşıma dayanamayıp söyleyecem yazanın ben olduğunu.
Neyse konuya dönelim ne diyordum. Zina evet. Zina nedir? Zina, evlilik dışı cinsel birlikteliğe denir. Amma velakin ki öyle değildir. Şimdi anlatacaklarım çok iyi çok da güzel iyi olacak tağam mı.

Şimdi nereye baksanız zina “evlilik dışı cinsel birliktelik” diye geçer ama bu pek açık değildir. Kur’an’da zinayla ilgili ağır cezalar vardır. “Bu kadar ağır cezalar evlilik dışı cinsel ilişki oldu diye mi?” diye düşünürsünüz. Zaten ateistlerin falan en çok sevdiği şeylerden biri bu noktayı vurgulamaktır. İnançsızlığa hiçbir şekilde ikna edemezlerse İslam’ın şiddet içerikli vahşi bir din olduğunu falan söylerler. Bir kısmınız da bunları yer.

Evliliğin tanımını yapmaya çalışırsak iş karışır. Çünkü her devlete göre evliliğin tanımı değişir. İslam ülkelerinde genellikle imam nikahı geçerlidir, bazı ülkelerde daha değişik yöntemler bazı ülkelerde devlet memurunun iki şahit eşliğinde kıydığı nikah falan. Kur’an’da “Arkalı önlü nüfus cüzdanı fotokopisi, altı tane vesikalık fotoğraf ve ikametgâh belgesi ile gelin evlendiricez biz sizi” diye bir şey geçmediğinden dolayı bu evlilik tanımı değişir ve bu da kargaşayı doğurur. Ben daha güzel bir evlilik ve zina tanımlaması getiricem birazdan.

Şimdi Kur’an’daki zinayla ilgili öğütleri ve cezaları okuyunca “ne yani sevgilimle de mi yapamıyacam” diye düşünüyorsunuz değil mi? Çoğu kişi bunu düşünür. İşte bu noktada bahsedilen evlilik tanımını biraz açmak lazım. Dünyanın her ülkesinde “evli” sayılan insanlar nasıldır? Ekonomilerini birleştirmiş, birlikte yaşayan, hayatlarını paylaşan, bir aile kurmuş ergin bireylerdir değil mi? E bunlar sevgililiğe de uymuyor mu zaten? Sevgilinin evinde kalırsın o senin evinde kalır ya da zaten aynı evde oturuyorsunuzdur. Hadi diyelim çok gençsiniz böyle olaylar olmuyor en azından paralarınızı birleştirip bir şeyler yaparsınız ne biliyim gezer tozarsınız hayatınızı paylaştığınız kişi olmuştur. Yani siz bu kişi ile ciddi bir birliktelik içindesinizdir. Aranızda sevgi bağı vardır. Ayrıca evliliğin temel olayı bir çiftin hayatlarını paylaşmaları ve tüm olanların en az iki taraftan bir şahitle gözlenmesi. Yani biri haksızlık ediyorsa, kadın dayak yiyorsa, adam işkence çekiyorsa falan şahitlerle meselenin çözülmesidir. Olay bu yani, tanıklar güvenliği sağlasın garantör olsun, çift de mutlu mesut yaşasın. Evlilik diye bahsedilen bence  budur hacı. Niye dersen:

Zina dediğin şey öbür türlü iki farklı şeyi içinde barındırıyor. Sevgiyle yapılan sevgililerin masum cinsel ilişkisi, bir de para ya da başka bir şey karşılığı yapılan, tatmin olmaya dayalı hayvansal çiftleşme. Bu iki alakasız şey nasıl olur da zina sayılabilir? Zina bence bu ikinci söylediğim şeydir. Yani fuhuştur. Tamamen hayvansal, cinsel tatmine yönelik yapılan sekstir. (Noldu lan seks diyince bi terlediniz)İşte bu günahtır. Çünkü sen insansın oğlum, iraden hedeflerin falan var. Ne diye sırf cinsel tatmin için böyle şeyler yapıyorsun. Bunu yaptıktan sonra iyice basitleşiyorsun zaten, insan olmanın bir anlamı kalmıyor.
Hem bu kötü şeyler de doğurur. Babası belli olmayan çocuklar mı dersin, yalancılık ve insan hakkı yeme mi dersin, alkol alıp kafayı bulma mı dersin, hastalık kapma mı dersin ne dersen de hepsi uyuyor zaten. Ne pis bir şey zina. Allah kulunun böyle pis bir şeye bulaşmasını ister mi? Bence istemez. İşte bu yüzden böylesine pis, rezil bir şeyi bizlere yasaklamıştır ve ağır cezalar koymuştur.
Şimdi anladınız mı evliliğin ne anlama gelebileceğini? İslam’ın aslında şiddet içerikli vahşi bir din değil, doğuyu ve iyiyi öğütleyen barışçıl bir din olduğunu? Noldu lan atesitler sustunuz?
Neyse saldırı değil amacım şaka yapıyorum hemen darılmayın. Özet geç diyenlere diyeceğim o ki, sevgilinizle eğer hakikaten birbirinizi sevdiğiniz için yapıyorsanız korunarak sabbahlara kadar. Ama Karaköy falan durumları olmasın. Akıllı olun.
Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri, mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.” Nisa, 24
Bak burda da karşılıklı hoşnutluktan bahsediliyor. Sevgiden falan bahsediliyor.
Sevgilerimle,
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Bu yazımda çokeşliliği meşrulaştırma gibi bir niyet yoktur. Çokeşlilik hak yemek olacağından günahtır. Günah olan hiçbir şey meşru değildir. Halihazırda eşiniz varsa başkabiriyle yapılan cinsel ilişki sevgi bağı dahi olsa zinaya girer. 

11 Haziran 2011 Cumartesi

Fal Şirktir!

Selamlar,
Bu akşam kombo yapacağım. Peşpeşe iki yazı! Bu yazımda da yine İllimunati’den doğrudan bahsetmeyeceğim, ara sıra geçebilir yine de. Genel olarak İslam’a ve İslam Ahlakı’na dayalı olacak yazı.

Falcılıktan ve fal baktırmaktan bahsedeceğim. Çünkü bu aralar herkes aynı şeyden bahsediyor, birbirlerine öneriyorlar, şakalaşıyorlar. Çocuk da diyor ki anne bi dakka ya dur yanlış oldu. Ne diyordum, hah birbirlerine falcı bulunduran “cafe”ler öneriyorlar, yok o isim veriyormuş da, şu tipini söylüyormuş, öbürü de tamamen tutturuyormuş falan. Bunlar yalan yav. O fal bakma olayının gerçeklerini anlatayım mı size? Bak şimdi adamın “cafe”si var ve kar edemiyor, muhtemelen de caddeye değil de sokağa bakıyor. Gün içinde gelse gelse iki-üç kişi geliyor onlar da en fazla tost isteyip gidiyor. Adam da alıyor kuzenini, arkadaşını artık her neyse, oturtuyor bir masaya. Caddeye bir tabela koyuyor “kahve sizden fal bizden” diye. 1,5 liralık kahve oluyor sana 20 lira. O falcı diye koyduğu adam da sallıyor totosundan, veriyor coşkuyu. Bir günde yüz kişi gelse illa ki yirmi-otuz kişi tutturur. Onlar da gider arkadaşlarına anlatır. Her gün gelen müşteri sayısı birkaç haftada 5 – 10 katına çıkar. Her kişiden 18,5 lira kar eden cafe sahibi yana ek bina açıp yeni falcı bile getirir. Yani demek istiyorum ki, bu işler tamamen para meselesi. Kimse sizin Selinsular’ınızı, Berkecanlar’ınızı merak etmiyor. Tutturma meselesi de aslında oran meselesi yani. Yüz kişiden otuzunu tuttursa o otuz kişiye göre dünyanın en iyi falcısı oluveriyor. Basit bir oran orantı hilesinden başka bir şey değil.
Şimdi anladınız mı sizin her hafta 20’şer lira verip geleceğinizi belirlettiğiniz adamların nasıl da sizi sömürdüğünü?

Ablalar, abiler ve küçük kardeşler. Yemeyin bunları. Allah’tan başka hiçkimse gaybı yani geleceği bilemez. En fazla tahmin edebilir fakat bu da kolay bir iş değildir. Ancak Atatürk gibi çok okumuş, tecrübeli ve bilgili büyük insanlar yapabilirler. Hem siz geleceğiniz niçin parayla başkasına belirletiyorsunuz? Ona bile mi üşeniyorsunuz?

Dostlar, fal baktırmak şirke girer. Allah, kendi haklarından hangisi yenirse yensin sonunda illa ki affeder ancak şirki affetmez. Müşrikler yani şirk yapanlar cehenneme gider. Şirk en büyük günahtır. Zaten İllimunati’nin, satanistlerin ve bozulmuş hristiyanların yaptığı da şirk değil mi? İllimunati İblis’e tapmıyor mu? Daha önceki yazılarımda müşriklerin sonuyla ilgili birçok ayet bulabilirsiniz.

Hem tecrübeyle sabittir, bereketsizlik ve uğursuzluk getirir fal. Boru değil ya, Allah’a şirk koşmuşsun. Bir işin olacağı varsa bile olmuyor, sıkıntılar atlatıyorsun. Çok kötü bir şey fal.

Yahu ben anlamıyorum bir de körü körüne inananı var. Sen de insansın o da insan. Önce bir düşün, onun senden ne üstünlüğü olabilir ki geleceği görsün? Bunu bir düşün ya. Özel yetenek falan diye bir şey yok. O yetenek değil o yalancılık. Usta yalancılar artık her türlü kıvırmasını bildiğinden milleti de dolandırmasını, kandırmasını çok iyi biliyorlar. Sen de geleceği gördü sanıyorsun.

Ben bunları birine anlattığım zaman diyor ki “sen de ne cahilsin, ben şahid oldum bende ne varsa tuttu.” Bana cahil diyen adama bak ya, bilim desen konuyla alakası yok din desen zaten yasaklamış böyle bir şeyi. Sunacağın, savunacağın hiçbir kaynak yok elinde bir de bana cahil diyor ya.

"Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı “üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır." Maide, 3

"Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz." Maide, 90

Neyse, yine gece yazılan tırt bir yazı oldu ama devamını belki ilerleyen günlerde getiririm. Hadi sağlıcakla kalın, Allah’a emanet olun.

10 Haziran 2011 Cuma

Dedikodu ve Gıybet

Selamlar hepinize,
Bu yazımda İllimunati’den bahsetmeyeceğim. Konu biraz da İslam Ahlakı olsun. Hep onlardan bahsetmek, sadece onlara kitlenmek de onların istediklerini yapmak olur çünkü.

Bu yazımda dedikodu, gıybet ve benzeri şeyler niçin zararlıdır, önüne nasıl geçebiliriz bunlardan bahsedeceğim.

Gıybet ve dedikodu, genel olarak birinin arkasından yaptıkalarıyla ya da yaptığı söylendikleriyle iligli konuşmaktır. Örneğin altın günlerinin vazgeçilmezi olan dedikodular, “o şunu yapmış bu bunla aşna fişne yapmış şu şunla bilmemnerede görülmüş” biçimindedir. Bu tarz söylemler çoğunlukla yanlış olduğundan ve bahsedilen kişinin haberi olmadan o kişi hakkında insanlar yanlış yargılara vardığından günahtır. Nasıl ki bir ölü kendini savunamadığı için ardından konuşulmamalıysa, o sırada konuşulanları duymayan kişi hakkında konuşmak da günahtır. Evet, her gün mahallelerimizden +10 Günah Points yazıları yükseliyor hehe.
Gıybet ve dedikodu aynı zamanda ikiyüzlülüğü de beraberinde getirir. Dedikodu yapan insan dürüst müdür? Hayır, zaten dürüst olsaydı yaptığı şeyin adı dedikodu olmazdı. Bu yüzden ikiyüzlü olur dedikodu yapanlar. Arkasından konuştukları kişiye başka davranırlar, başkalarıyla yan yana gelince başka anlatırlar. Bunları yapan insanlar iyi insanlar değildirler. Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.) dedikodu yapmamıştı ve Muhammed’ül Emin yani güvenilir Muhammed olarak bilinmekteydi. Düşmanları bile Muhammed’in yalan söylediğine inanmıyorlardı. Sen nerden biliyorsun derseniz, düşmanlarının yazdığı kaynaklarda da bu böyle geçiyor (sizin adamınız faul diyo olum).

Demek istediğim, dedikoduculuk ve gıybet etmek, yalancılığa, ikiyüzlülüğe, kaypaklığa iter. Kötü davranışlara sebep olan iyi davranış diye bir kavram olmadığından, bu davranışlar da kötü davranışlardır. Dedikoduculuktan ve gıybet etmekten kaçınınız. Nasıl mı kaçınacaksınız? Buyrun size tek adımda gıybet ve dedikodudan kurtulma kılavuzu:
1-     Birinin hakkında konuşmadan önce “acaba bunu yüzüne söylesem onu rahatsız eder mi? Kızar ya da bozulur mu?” diye düşünün.
Tebrikler! Siz de gıybetten ve dedikodudan kurtuldunuz!

...Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır...” Hucurat, 12

Sağlıcakla kalın, Allah’a emanet olun.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Kemalizm ve Atatürkçülük

Hepinize yeniden merhabalar,
Öncelikle kusura bakmayın çok geciktim. Muhtemelen bu sebeple ziyaretçi kaybetmişimdir. Ancak kaderimi belirleyen sınavlarla uğraştığım için pek ilgilenemedim. Bu haftadan itibaren çok daha aktif olacağım inşallah.

Neyse bu kadar muhabbet yeter. Bu yazıda kaç haftadır içimde kalan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bazı arkadaşlara sözüm vardı, Kemalizm hakkında bir yazı yazacağıma dair, işte bu yazımda o sözümü tutacağım.

Şimdi ben böyle Kur’an’dan falan bahsediyorum ya, ben böyle yapınca beni “dinci” diye yaftalayanı var. Beni Atatürk düşmanı zannedip muhabbet kurmaya çalışan Atatürk düşmanları var. Var da var. Sizin kıt düşüncelerinizden bıktım. Taraflılığınızdan da. Zaten bu dünyayı bu hale getiren sizlersiniz, siz iki grup evet. Başımıza ne geliyorsa sizin yüzünüzden geliyor. “İnşallah” yerine “umarım” kullanınca Kemalist, modern ve bilgili oluyorum ama “inşallah” kelimesi kullanıyorsam dinci, “şakirt”, yobaz ve cahil oluyorum. Bu ne lan? Satranç mı oynuyoruz oğlum? Niye kendini ya siyah ya beyaz yapıyorsun? Bir kez de grinin bir tonu olsana! Bak gri ol da demiyorum, bir tonu ol diyorum. Benliğini farket, birey ol artık. Sürü olmaya, taraf olmaya ne kadar meraklsınız ya!

Kemalizmin tanımını yapalım isterseniz. Kemalizm nedir? Kemalizm, Allah’a inanmayıp bazen de dinlere ve peygamberlere küfredip amaçsızca ordan oraya dolaşan, içki içmeyi modernlik sanan ve bunla hava atan, entel kuntel ve ezik tiplerin düşünce sistemi diye adlandırdığı şeydir. Şimdi ben böyle dedim ya,  biliyorum kiminiz yazının devamını okumayacak bile. Atatürk’e laf ettim sanacaklar. Ey sığır ve ötesi, devamını oku hele bi.

Şimdi biraz daldan dala atlayacağım. İki veya daha fazla çocuk varsa ve sizin de bir işiniz varsa ne yaparsınız? Çocuklara bir oyun söylersiniz, çocuklar bu oyunun senaryosuna göre oynarlar, birbirlerini kovalarlar falan. Onlar oyalanırken siz de işinizi halledersiniz.
İşte aynen bu şekilde, İlluminati insanların veya topluluklara bir oyun veriyor ve insanlar bu oyunu oynayarak oyalanıyorlar. Bu sırada onlar da işlerini hallediyor.

Türkiye’de oynanan bu oyun defalarca farklı şekilde denendi. Her seferinde insanlar taraf seçmeye zorlandı. Sonunda tarafçılığa alıştırdılar ve esas oyun başladı. Önce, insanların en büyük değeri olan din sömürüldü ve yeni bir taraf oluşturuldu. Bu taraf daha sonra “dinci” ve “şakirt” olarak adlandırılacaktı. Bu tarafın temelleri iyice oturduktan sonra buna karşı kesim şekillendirilmeye başlandı. Kimdi bu muhalif kesim? Atatürkçülerdi. Atatürkçüler düşünen, çağdaş ve birey olmayı bilen insanlardı. Bilgililerdi, kanmıyorlardı, Türkiye’nin koruyucusuydular. Düyanın başındaki heriflerin en istemediği şey de böyle insanların varlığı değil midir? Biliyorsunuz ki, bilimiyorsanız da öğrenmiş oldunuz, bunların en iyi taktiği “krizi fırsata çevirmek”tir. Bu tip insanlar onlar için krizdi ve çok rahat bir şekilde fırsata çevirdiler. Önce bu kesim yabancı kelimelere alıştırıldı, daha sonra çeşitli düşünce akımları önlerine sürüldü. Bunlara da güzelce alıştılar, birçoğu kendini bir akıma dahil etti. Yabancı kelimelere alıştıkları için “Kemalizm” daha hoş geldi kulaklarına. Sorunca “Kemalist” demeye başladılar. Çünkü “Sosyalist, Ateist, Marksist” gibi şeylere alışmışlardı. Atatürkçü demek yetmiyordu, Kemalist diyince daha “modern” oluyorlardı. İşte bu güruh, bu şekilde farklı isimdeki başka bir akıma transfer edildi ve karşılıklı oynamaları için dincilerin karşısına konuldu. İki taraf “şakirt, kemalist” diye diye atıştılar, atışıyorlar hâlâ. Çok güzel oyalanıyorlar.

Demin Kemalizmin öznel tanımını yaparken Atatürkçü olmadığımı düşündünüz değil mi? Çünkü siz Kemalizm ile Atatürkçülüğü aynı şey zannediyordunuz. Kemalizm ilk kim tarafından çıkarılmış bunu biliyor musunuz? İngilizler 1930’lu yıllarda Atatürk demek istemedikleri için “Kemalist” demiştir bu güruha. Çelişkiye bak! Hem Atatürkçüyüm diyorsun hem İngilizlerin bulduğu kelimeyi kendini tanımlamak için kullanıyorsun!

Dur daha, diğer çelişkileri de sayayım. Atatürkçülük neyi savunur? Türkçe konuşmayı, Türkçe kelimeler varken yabancı kelimeleri gereksiz kullanmamayı değil mi? E sen Atatürkçülük demek varken Kemalist diyorsun? Hani nerde Atatürkçülüğün?
Ayrıca Kemal kim oğlum? Kemal kim? Bir tane afedersiniz dingil çıkıp “Mustafa” diye film yapınca kızıyorsunuz, ama kendinize Kemalist diyorsunuz. Var mı böyle çifte standart? Hani nerede eşitlik, nerede Atatürkçülük?(Bu arada Mustafa filmini kesinlikle savunmuyorum.)

Bu kendine Kemalist diyen güruh, ateist olmayı da çok seviyor. Onu bunu inkar ediyor, dine küfrediyor, dine bağlı olanları “cahil” diye yaftalıyor. E be gerizekalı, sen kendin olmayarak, o “sürü”nün yaptılarını yaparak yobazın, cahilin önde gideni oluyorsun. O “şakirt” diye yaftaladığın grup kadar sorgulamayan bir insansın. Onlar ne kadar dini yanlış anladırlarsa sen de dinsizliği o kadar yanlış anlamışsın.

Uyanık olun ya azıcık. O “dinci” grubu cahil bırakanların sizi de etkileyebileceğini düşünün. Etrafınızı, yaptıklarınızı bir sorgulayın. Sizi çok kolay fırsata çevirdiler haberiniz yok, istedikleri gibi oynuyorlar.

Ben Kemalist değilim kardeşim, ama sonuna kadar Atatürkçüyüm. Evet elhamdülillah müslümanım. Allah’a, Kur’an’a ve peygamberlerine inanıyorum. Atatürk’e de aklıma geldikçe dua ediyorum. Olamaz mı? Bu kadar kıt mısınız? Hem Atatürkçü hem müslüman olamaz mı kimse? İkisi de birbirlerini reddeden kavramlar değiller ki, tam tersi tabanları çok yakın! Siz bilgisayar değilsiniz, 1 ve 0 dan ibaret olasınız. Yani hem A hem B olunabileceğini kabullenin. Çalıştırın azıcık saksıyı çok zor şeyler değil bunlar.

İşte tüm bunlardan dolayı Kemalizme karşıyım! Siz de kullanmayın, kullandırtmayın bu tırt kelimeyi. Sizi oyunun bir parçasına dahil etmek için bir tuzaktır bu, kanmayın. Uyanın artık.

Gece gece yazdığım için sanırım biraz tuhaf bir yazı oldu bağışlayın, ama bu konu hakkında konuşmazsam kendimi yiyecektim.
Hepinize iyi günler, Allah'a emanet olun. Ve Atatürk'ün yolundan ayrılmayın.