1 Ağustos 2013 Perşembe

Müslümanlara ve Kendini Müslüman Zannedenlere

Merhabalar dostlar, merhabalar canlar.

Size çook uzun bir zaman önce yeni yazılar sözü vermiştim, belki birkaç gün boyunca sayfaya girip baktınız-bana güvenerek hayatınızın önemli birkaç saniyesini harcadınız. Fakat ben güveninizi boşa çıkardım. Hepinizden özür diliyorum. Gerek zor bir sene olmasıyla, gerekse bilgisayara bakmaya pek vaktim olmaması nedeniyle blogun yüzüne bakmadım. Fakat bunların hiçbiri yeterli bahaneler olamaz. Ne olursa olsun her gün ufak ufak yazar yine yazı paylaşırdım ama yapmadım. Hatalıyım.

Size borçlu olduğum özrü diledikten sonra, şimdi yazının esas kısmına geçmek istiyorum: Ey kardeşler, aylardır içim yanıyordu şu zulme şahit olurken artık dayanamadım buraya içimi dökeceğim.

İslam dini, daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir barış dinidir. İslam'ın özünde huzur, saygı, sevgi ve kardeşlik vardır. Bu yüzden Allah, Kur'an kitabında soyumuzun en başı olan Hz. Adem ve Hz. Havva'dan bahsetmiş, hepimizin din, dil, millet, renk ayrımı olmaksızın kardeş olduğumuzu vurgulamıştır. Dini ibadetlerin temelinde hep yardımlaşma vardır.

Hz. Muhammed (S.A.V.) peygamberimiz de bu anlamda mükemmel bir örnek olmuştur İslam için. Hz. Muhammed İslam dinini öyle güzel göstermiştir, insanlara örnek olmuştur ki etrafındakiler bu kadar güzel bir dinin mensubu olmak istemişler, her bir birey de bu güzel dinin buyruklarına uyarak islamın silahsız-kansız bir cihat ile yayılmasına vesile olmuşlardır. Esas cihat budur, böyle olmalıdır.

Ancak şeytan her zaman müminin yolunu kesmeye and içmiştir. Bu yüzden ki, Muaviye ve onun soyunu hızla yayılan ve güçlenen İslam'ın başına geçirmek için vesveseye boğmuştur. En başlarda en zorlu düşman olan Muaviye uzun zaman müslümanlarla savaşmış fakat dinin önüne geçemeyeceğini farkettiğinde siyasi hırsa boğularak kendini müslüman ilan etmiş ve soyunu uzun bir süre halife olarak İslam devletinin başına geçirmiştir.

Dört Halife Dönemi'nde demokrasi olan devlet, Muaviye'nin işin içine girmesiyle monarşiye dönüşmüş ve Kur'an neredeyse terkedilmiştir. İnsanlar İslam'ın onlara sağladığı parasal ve manevi avantajları değerlendirebilmek için müslüman olmak yerine müslüman maskesi takmayı seçmişler ve bu maske altında İslam'ı kendi kötü emellerine alet ederek kazanç sağlamaya kalkışmışlardır. Böylece, zamanında kafirlerin (inanmayanlar) başarıyla üstesinden gelmiş müslümanlar grubu, onları kafirlerden çok daha zorlayacak bir gruba denk gelmişlerdir: Münafıklar.

Münafıklık öyle bir şey ki kardeşlerim, insanı hiç farkettirmeden Allah yolunda giden raylardan çıkarıveriyor. Şeytanın en tehlikeli kozudur bir müslümanı münafığa çevirmek. Kişi dinin şartlarını yerine getiriyor zanneder, oysa ki dinin sadece belli başlı ritüellerini yerine getirirken temellerini hiçe sayar, yaptığı ibadetlerin içini dolduramaz.

Önsözü çok uzun tuttum, işin yavaştan özüne gelmek istiyorum sevgili din kardeşim.

Zulme göz yummak, zulmün kendisini yapmaya eşdeğerdir. Zulme göz yuman zalimdir. Ve zulüm her ne koşulda olursa olsun, haklı bir yanı yoktur.


***

Başından beri Gezi olaylarını ve ülke çapındakı eylemleri takip ediyorum, hatta fırsat buldukça bizzat içinde de bulunuyorum ve inanılmaz bir zulme şahit oluyorum her seferinde. Bir tarafta eli silahsız üstü zırhsız tek yaptığı haykırmak olan insanlar, bir tarafta zırhla donatılmış elleri silahlı acımasız maskeliler. Belki bu dediklerim için önyargıya kapılıp üstüme "DIŞ MİHRAAAK" diye saldıracaksınız ama gelin önyargılarımızdan kurtulup olaya biraz dışarıdan bakalım.

Bu gördüğünüz fotoğraf Satürn gezegeninin yörüngesinde dolaşan Cassini uydusunun çektiği bir fotoğraf. Okla gösterilen mavi nokta ise bizim gezegenimiz: Dünya.  Savaşların, ölümlerin, kavgaların, küslüklerin, zulümlerin, anlaşmazlıkların, hırsızlıkların, her şeyin olduğu gezegen. Etrafında bilinen kadarıyla hayat olan başka bir gezegen daha yok. Yani aslında mucizevi bir gezegen bu gezegen.

Dışarıdan bakalım demiştim ya, baktık işte. Belki biraz fazla dışarıdan ama bazen en iyi böyle anlaşılıyor hayatın kıymeti.

O sokağa çıkan insanların derdi ne biliyor musunuz? Şu küçücük mavi nokta üzerinde yaşayacakları kısacık hayatı özgür bir şekilde yaşayabilmek. İnanın bana tek istedikleri bu. Kur'an'da da geçtiği gibi hayat ahiretle kıyaslandığında günün ancak kısacık bir anı gibi. Yani şu mucizevi mavi nokta üzerindeki ömrümüz o kadar kısa ki, bütün sorunlarımız anlamsızlaşıyor o kadar küçük bir zaman dilimini düşününce.

Peki herkesin bu kadar kısa zamanı varken bu gezegen üzerinde, bazıları ne yapıyor biliyor musunuz? Her biri Allah'ın yarattığı birer can olan, derdini haykırarak anlatamayan ağaçları kesiyor. Ne için? Ülkede odun eksikliği mi vardı? Oduna muhtaç dönemlerde miydik? Hayır. Kendisi için kesiyor, para için kesiyor. Allah'ın ve peygamberlerinin bize yüzyıllardır defalarca kez söylediği "Dünya mallarına düşkünlükten sakının" öğüdünü hiçe sayarak dünya malı için can katlediyor.  Ve bu katliama ortak olmak istemeyen insanlar sokaklara dökülüyorlar, itiraz ediyorlar. Doğru; konu sadece ağaç değil elbet. Mesele özgürlük, mesele barış, mesele huzur.

Doğrudur, bazılarınız şu ana kadar bu hükümetin yönetiminde son derece huzurlu olmuş, siyasi politikalarını son derece beğenmiş olabilirsiniz. Ancak bilin ki başkaları huzurlu değil, başkaları baskı altında, başkaları eziliyor. Bu hükümet yönetiminde yıllardır işçiler hor görülüyor, patronların daha fazla para kazanması için işçiler yeterince korunmuyor, ölüyor, parasızlıktan cinnet geçirip ailesini öldürüyor. Bu hükümet yönetiminde yıllardır ağaçlar katlediliyor, yerine altın arama istasyonları, avmler, oteller, villalar dikiliyor. Yıllardır bu hükümetin yönetiminde bir taraf sefalet çekerken bir taraf daha da dünya malıyla zenginleşiyor. Ve yıllardır bu hükümet İslam'ı ağzından düşürmüyor, kendine karşı çıkanları din düşmanı ilan ediyor.

Ey dostlarım! AKP'yi hala daha destekliyor olmak iddia ediyorum şirk koşmaktır! Daha da kötüsü şirk koştuğu halde müslüman olduğunu iddia edip zamanında Muaviye ve soyunun olduğu gibi münafık olmaktır! Neden mi?
*Hükümet eliyle kimsenin canına kast etmeyen, silah kullanmayan insanların üzerine ateş açılıyor, gaz kapsülü hedef alınıp atılıyor ve bu insanlar yaşamını yitiriyor. Allah "Bir insanı öldürmek, tüm insanlığı öldürmek gibidir" derken birden fazla insan acımasızca öldürülüyor, fakat öldürenler hala müslümanlıklarını iddia ediyor.

*Dünya malı için ağaçlar, yani sesini çıkaramayan mazlum canlar katlediliyor, oysa peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) çöle hurma ağaçları dikip küçük bir orman oluşturarak ağaçların önemini vurguluyor, korumamız ve yeşilleştirmemiz için örnek oluyor. Ağaç katilleri hala müslümanlık iddiasında bulunuyor.

*Hiçkimseyi öldürme girişiminde bulunmadan öldürülen yani katledilen masum insanlar ölürken, AKP destekçisi insanlar ölenler için "iyi olmuş, itiraz etmeselerdi" diyebiliyor ve hala daha müslümanlıklarını iddia ediyorlar.

*Biri "mitinge gitmek farz" diyor, biri "başbakanımızın yaptıkları sünnettir" diyor, öbürü" başbakanımız adeta ikinci bir peygamber gibidir" diyor, yani açık açık şirk koşuluyor ve insanlar bu müşriklerin peşlerinden gittikleri halde müslümanım diyebiliyor.

*Tayyip Erdoğan isimli kişi göz göre göre yalan söylüyor, her seferinde çelişkili konuşuyor, aksi rahatlıkla ispatlanabilir olayları meydanlarda anlatıyor ve bu adam karşı çıkanlar din düşmanı ilan ediliyor.

*Tıpkı Muaviye'nin yaptığı gibi Tayyip Erdoğan ve takipçileri, İslam'a açıkça karşı gelerek yenemeyeceklerini bildikleri için müslümanmış gibi davranıyor ve İslam'ı kendi emelleri için kullanarak her geçen gün daha da zenginleşiyorlar. Başbakan dinden bahsettikçe daha çok insanı peşine takıyor, daha çok ihaleye giriyor, daha çok mal kazanıyor ve bu duruma karşı çıkanları din düşmanı diye hedef göstererek müslümanlığa sığınıyor.

Sevgili dostlar! Birçoğunuzun uyguladığı din İslam değildir! Eğer siz namaz kılarken Allah'ın huzurunda olduğunuzu bilmiyorsanız kılmayın! Çünkü günde beş vakit Allah'ın huzuruna çıkacağını bilen kişi Allah'ın yapma dediklerini yapmazken, siz yapıyor ve gönül rahatlığıyla namazınızı kılıyorsunuz. Üstüne cennete gideceğinizi düşünüyorsunuz!

Siz oruç tuttuğunuz sırada oruç tutmayan/tutamayan başkaları yanınızda su içti-yemek yedi diye onları darp ediyorsunuz. Oruç tutan kimse saygı beklememelidir. Siz orucu Allah için değil kendiniz için tutuyorsunuz zira Allah'ın hiçbirinizin aç kalmasına ihtiyacı yoktur! Oruç tutan mümin aç kalarak kendini sınıyor, yemek bulamayanları daha iyi  anlıyor ve oruç tutmadığı zamanlar tassaruf etmesini gerektiğini anlıyor. Oysa siz sanki yemek bulamayan yoksulların yemek yiyenleri dövmesi meşruymuş gibi oruç tutmayanları dövmeyi kendinize uygun görüyorsunuz!

Gayrimüslim olan ya da inancı olmayan insanları baskı altına alıyor, onlara şiddet uyguluyorsunuz! Kendiniz gibi düşünmeyenleri dışlıyor hatta dövüyorsunuz! Sınavlarda hile yapıyor, hakkınız olmayan yerlere geliyorsunuz! Tanıdıklarınız vasıtasıyla "torpil" yaptırıp kul hakkı yiyorsunuz! Bundan sonra gidip onlar "daha çok müslümanlar" diye bazı cemaatlerin evlerine çocuklarınızı belki de kendinizi yazdırıyorsunuz, sürekli içleri boş ibadetler ediyorsunuz.

Fikri, inancı ne olursa olsun dünyevi hırslarla öldürülen insanlar için "iyi olmuş" diyorsunuz! Hakkını arayan silahsız insanlara acımasızca kimyasal gazlara boğan polise ve hükümete destek veriyorsunuz! Ramazan'ın bir barış ayı olması gerekirken tek niyeti basın açıklaması yapmak olan çocuğu 45 gündür komada duran acı dolu bir annenin toplantısına izin vermeyen, tazyikli su ve gazlarla dağıtan insanların arkasında duruyorsunuz.

Ey Adem soyundan kardeşlerim, siz yanlış yoldasınız. Siz sapkınsınız. Siz, Kur'an'da Allah'ın hakkında bol miktarda tembihlediği müşriklerdensiniz. Siz, iblisin peşinden giden şeytanlardansınız.

Ya müslüman olmadığınızı kabul edip benim güzel dinimi iğrenç işlerinize alet etmeyin, ya da gelin Kur'an'ı baz alarak İslam'ı gerçek haliyle öğrenin ve rayınıza geri oturun.

Sevgilerle

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Duyuru

Selamun Aleyküm!

Meşgul olduğum pek yoğun işlerimden sonra nihayet bloguma sekiz ay sonra yeniden girebildim. Vaktim oldukça yazacağım ama pek ve pür yazacağım Allah izin verirse.

CHGZS hareketini yeniden ısıtmak için sağlam dönüyorum. Elimde anlatacağım ilginç konular var. Yazılarımda ilim ve fen var. Bundan sonra spiritualistlere ve münafıklara inat, Kuantum'u da dinler tarihini de milletin yüzüne gözüne vuracağım ehe mehe.

Bi ara hevesle okuyup da bırakanlar için belirteyim dedim, yazılarıma hazır olun ve sosyal medyada paylaşarak bu harekete katkıda bulunun. Mailim her daim açık artık, sorularınızı ve isteklerinizi beklerim.

Hayırlı Ramazanlar, Allah'a emanet olun!

7 Ocak 2012 Cumartesi

Hazreti Isa


Selamlar,
Biliyorum cok uzun zaman oldu son yazimi yazali amma ve lakin ki totom yemedi dostlar. Turkiye haricinde insan olarak bir tek kendime guvendigi/guvenebilecegim sinirlar icerisinde yazmaya cesaretim yoktu. Zira cesaret herkesin dusundugu gibi savasta ortaya silahsiz atlayip olmek degil korkusuzca, bazen riskler alarak elinden geldiginin en iyisini yapmak demektir. Gereksiz bir ornek oldu ama anlayin iste.
Turkce karakter icermeyen yazimdan da anlayabileceginiz uzere hala daha yurt sinirlari dahilinde degilim. Uzun bir sure daha da olmayacagim. Bu yuzden yazi da yazmayi dusunmuyorum, ha yazarsam masumane yazilarla karsilasabilirsiniz benden soylemesi.
Peki o kadar ara sonar ne hakkinda yazacagim? Ya ben gitmeden once hep icimde kaldi Hz. Isa hakkinda yazmak, malum gavurlarin (ehehe) arasinda da bilgi edindim biraz daha. Nedir ne degildir arastirayim dedim, hos cok da vaktim olmadi ya, ordan burdan bilgilerle bi seyler yazdim iste. Konuya geceyim cok uzatmadan


Efendim bazilarinin sandiginin aksine Hz. Isa (A.S.) Islamda da kutsal bir peygamberdir. Kur’an’da ayni zamanda Hz. Muhammed (S.A.V.) mujdeleyicisi olarak da gecer, ve Allah Ruhulkudus’le Hz. Isa’yi guclu kildigini soyler.
Kur’an’da henuz ilgili yalniz bir ayet bulsam da Incil’de Hz. Isa’nin gucleri hakkinda daha cok sey gecer. Aslinda ayni seyler yazilidir fakat Incil daha derine inmistir dogal olarak Hz. Isa’nin gucleri konusunda. O zamandan kalan hikayeler de Kur’an tarafindan nispeten dogrulanmistir.
Hani, Allah şöyle demişti: `Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: ‘Açık bir büyüden başka bir şey değil bu. 
Maide, 110
Yukaridaki ayette de goruldugu uzere Hz. Isa’nin besikteyken konusabilme yetisi vardi. Oluleri diriltme, camura can verebilme yetenekleriyle donatilmisti. Elbette Allah’in izniyle oldu bunlarin hepsi. Ne var ki Hristiyanlar “tanri” dediler Hz.Isa icin.
Iste biraz da celisen nokta bu. Tartisiyorduk bir Hristiyanla gecenlerde, bana “Jesus Christ” lariyla ilgili anlatti. Simdi hangimiz kanitlayabiliriz kendi iddiamizi desek ikimiz de kanitlayamayiz. Inanc neticede, hangimiz 2000 kusur yil oncesine gidecek de bilecek? Benim inancim peygamber oldugunu soyluyor, ki ben de oyle dusunuyorum.
Bilmiyorum hic duydunuz mu; psisik gucler diye bir  sey var. Kendim de bizzat dunyada var olduguna inanirim, zira kendi inancima gore de uc boyutta fiziksel bir aracin/robotun icine hapsedilmis yetenekli, Allah tarafindan uflenmis bir ruhtan bahsediyoruz. Ki basima da ornekleri gelmistir, bu da bu konudaki inancimi daha da artirmistir. He iste, Hz. Isa’nin psisik guclerle mukemmel bir sekilde donatilmis olmasi onun tanri oldugunu gostermez. O halde meditasyon yaparak 80 yildir ac yasayan Hintli nedir diye sorarlar adama.
Bir cok kaynakta Hz. Isa Aleyhisselam’in oluleri diriltebildigi, su uzerinde yuruyebildigi, bedensel olarak kilik degistirebildigi, zihin okuyabildigi gibi cesitli yeteneklerden bahsedilmistir ki bir kismini da yukaridaki ayette zaten okudunuz. Bunlarin hepsi gunumuzde psisik yetenek diye bilinir. Aquakinezi (suyu kontrol etmek) suyun uzerinde yurumeye, durugoru gelecekle ilgile seyler gormeye, telepati dusuncelei okumaya birer orneklerdir. Gunumuzde bu konuda uzmanlar da vardir. O konuya cok kaymak istemiyorum fakat merakliysaniz gugil amca vasitasiyla arastirabilirsiniz.
“Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.” Bakara, 87
Burada da Ruhulkudus’le Isa peygamberin guclendirildigi yaziyor. Peki nedir Ruhulkudus?
Ruhulkudus Mubarek Ruh, Kutsal Ruh anlamina gelir. Bircok kisiye gore degisir ne anlama geldigi. Kur’an’da da degisir aslidna kullanim yerine gore. Ornegin bazi yerde Allah icin kullanilirken bazi yerde Cebrail icin kullanildigi asikardir. Benim dusunceme gore Kur’an’da bazi seyler tek degil bir cok seyin anlamina ayni gelebilecegi icin burada da Isa peygamber icin farkli anlamlarda ama ayni anda kullanilmistir.
Nahl Suresi’ndeki tanima gore Cebrail gibi gozukur:
De ki: ‘İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.’  ” Nahl, 102
Bir sonraki Ruhulkudus ayetini vermeden hemen once bir baska ayet gostereyim baska ne anlama gelebilecegini de gormus olalim:
Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem'in oğlu İsa mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.” Nisa, 171
Isa peygamberin ruhu icin Allah’in ruhundan verilmistir/atilmistir deniyor. Allah’in ruhu da Kutsal Ruh degil midir neticede? Iste bence bu yuzden asagidaki Bakara suresi 87. Ayette hem Cebrail Aleyhisselam’dan hem de Mubarek Ruh olan Allah’in izin verdigi olcutteki o ruhun parcasindan bahsediliyor:
Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.” Bakara, 87
Allah ruhundan vermis olum daha nolsun derseniz dogru soylersiniz. Nitekim psisik yeteneklerinin bu kadar guclu olmasi birincisi peygamber olmasiyla ikincisi Ruhulkudusle aciklanabilir.
 
E peki demin tanri degil diyorduk, simdi ruhundan uflediyi gorduk. ‘Nasil olacak?’ derseniz ‘heyecan yapma bi otur yerine’ derim genc. Kafani kurcalayan soruyu anliyorum, fakat Kur’an sana bu konuda da yardimci oluyor. Yukarida gostermis oldugum Nisa 171. Ayete bakacak olursak “ Uctur! Demeyin” diyor. Sebebini acikliyor. Kur’an’in pek cok farkli yerinde de “Allah ne dogan ne de dogurandir” da gecer.  Isa peygamberi de biraz ustun ozellikler yuklenmis bir peygamber olarak nitelendirebiliriz. Nicin hala yeteneklerine ragmen peygamber dedigimi de sorarsiniz siz simdi. Bakin surelerde ne diyor: Butun onlarin hepsi (oluyu diriltmek olsun, camurdan kus yapmak olsun) Allah’in izniyle gerceklesti deniyor.  Bir dusunun simdi,  sonsuz nitelikte ve gucte Allah da tanri, onun bir parcasi olumlunun ruhu da mi hasa tanri olacak? Allah izin vermeseydi, en bastan Meryem’e mucize bir dogum gerceklestirtmeseydi Isa peygamber hangisini yapacak kudrette olurdu?
Bu arada yilbasini ve Noel’I de gecmis bulunduk yilbasinizi kutlarim. Kimisi biz Noel’I kutlamiyoruz diyor. Dogrudur, kulturumuzde yok da gunah diyenleri hicbir zaman anlamadim. Allah’in peygamberini anmanin neresi gunah? Kutlu dogum haftasi diye anarken Hz. Muhammed (S.A.V.)’i, yilbasinda veya Noel gecesi de bir dua okursun Hz.Isa’nin ruhu icin, nefesin mi tukenir?
Şöyle deyin: ‘Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız.’  ” (Bakara, 136) diyor Allah. Gonderdigi hicbir peygamber hakkinda ayrim yapmamaliyiz, yaparsak Kur’an’a ters duseriz.

Yavas yavas yazinin da sonuna dogru gelirken, soyle bir ozet geceyim istiyorum. Allah Kur’an’da Hz. Isa’ya daha ayricalikli, daha guclu bir ruh uflediginden bahseder ve Isa peygamberin ozel yeteneklerini aciklar. Bu durum insanlarin nicin onu tanri zannetgini de gosterir, ne var ki Allah, bunlarin hicbirisinin kendi istegi haricinde gerceklesemeyecegini vurgularken aslinda Hz. Isa’nin da bir peygamber oldugunu yineler. Ayrica Noel dolayisiyla Isa peygamberi anmak gunah degildir, Noel gelenegimiz olmasa bile gecesinde bir dua etmek hayirlidir, guzeldir.  Son olarak bir ayet paylasacagim; saglicakla, sevgiyle ve Allah’in rahmeti uzerinizde kalin. Bir sonraki yazida gorusmek dilegiyle. (NOT: E maillerimi daha sik kontrol edecegim, mail atmak isteyen olursa buyursunlar beklerim.)
Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim. Benden önce Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler.” Saf, 6

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Cennet ve Cehennem' Kimler Gidecek?


Hello canlar,
Allah’ın izniyle yurt dışında çıkacam da antrenman yapıyorum hehe. Kısa bir yazı önceden söyleyeyim hani okumazsınız falan, bu yazıda kimlerin cehenneme kimlerin cennete gideceğinden bahsedeceğim.

Yalnız önce söylemek istediğim bir şey var. Anladım hadi yazı konusunda çok iyi değilim akıcı yazılar yazamıyorum ansiklopedik bilgi veriyorum da ben burada birçok  ilahiyatçının dahi anlatmadığı şeyleri anlatıyorum. Söylemedikleri bilgileri söylüyorum. Ve biliyorsunuz ki mücadelemizdeki en büyük sıkıntımız İslam’ın şu ana kadar yanlış öğretilmesi. Gösteriş ve görselliğe dayanan zorba bir dinmiş gibi akıllara yerleştirilmesi. Bunun için önce İslam’ı iyi öğrenmemiz gerek ki silahımız hazır olsun. Şeytan bizleri saptırmakta zorlansın, saptıramasın. Ama siz yazıyı uzun diye okumuyorsunuz. La daha Kur’an’ın ilk kelimesi “Ikra!” yani oku, öğren, sorgula demek. Sen mücadele edecem deyip sonra üşengeçlikten iki kelimeyi okumuyorsun. Üzgünüm ama bu sığır ve ötesilikten başka bir şey değildir.

Konuya gelirsek. Kur’an’da birçok yerde görürüz uyarılıp da buna rağmen Allah’la alay edenleri ve Allah’ın onlara “Gün geldiğinde ‘Hadi girin cehennemin kapılarından içeri’ deriz.” ve “Onlar için ne kötü bir azap vardır.” gibi cümleleri. Allah’a inanlar için ise “Gün geldiğinde melekler onlara ‘Selam olsun size sabredenler! Ne güzel yurttur burası’ derler.” ve “İnanlar için ne iyi bir yurt vardır.”  gibi  cümleler de sık sık geçer. Ama hepimiz biliyoruz ki hiçbirimiz öyle melaike değiliz, illa ki dedikodumuz küfrümüz kötülüğümüz var. O zaman cehenneme mi gideceğiz cennete mi, cehenneme gitsek çıkabilecek miyiz gibisinden sorular oluşuyor kafamızda.

Bunun cevabı da tabii ki yine Kur’an’da var:
28.     Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin vefat ettirdikleri kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.  

29.            Hadi, girin cehennem kapılarından; sürekli kalacaksınız orada. Gerçekten kötü yermiş kibre sapanların barınağı.” Nahl Suresi

“İnkâr edenlere de cehennem ateşi var. Ne haklarında hüküm verilir ki ölsünler ne de azapları hafifletilir. İşte böyle cezalandırırız tüm nankörleri biz.” Fatir, 36

“Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız.Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.” Nisa, 140

“71      İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: "Size, içinizden resuller gelmedi mi ki, Rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze kavuşmanız hususunda uyarsınlar?" Onlar: "Evet, derler, geldi ama inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu."                

72        Şöyle denilir: "Girin cehennemin kapılarından! Orada uzun süre kalacaksınız. Büyüklük taslayanların barınağı ne de kötüymüş!"” Zümer Suresi

Cehennemde kimlerin sonsuz kalacağını anladık mı? Elbet günahlarımıza göre cennet ya da cehenneme sevk edileceğiz. Bunu da şu ayetlerden anlıyoruz:
 102.  Artık kimin tartıları ağır gelirse onlar kurtulmuş olacaklardır.   

 103.    Tartıları hafif gelenler ise kendilerini kayba uğratanlar, uzun süre cehennemde kalanlar olacaklardır.” Muminun Suresi

Sevabımız daha az çıkarsa biz de cehenneme gidebiliriz. Ancak yukarıda Nisa Suresi 140. ayetten ve diğer ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere Allah’a iman etmeyenler orada sonsuza kadar kalacaklardır. Cennete girmenin şartı imandır. Kur’an’da arayın tarayın onlarca kez görürsünüz peşpeşe “iman edenler ise güzel yutlarda kalaonlarca kez görürsünüz peşpeşe “iman edenler ise güzel yutlarda kalacaklardır” benzeri ayetleri. Yani eğer iman ediyorsanız cehenneme girseniz de cezanızı çektikten sonra çıkarılacaksınız. Çıkarılacağız yani inşallah.

Şimdi bütün bunları muhtemelen bir çoğunuz biliyordunuz. Fakat çoğu kişinin atladığı önemli bir detay var:
Hep sorarlar ya bazı bilim adamları için falan Hristiyansa cennete gidecek mi? diye. İşte atlanılan çok önemli detay bu.

Kur’an’da cennete Müslümanların gireceği yazmıyor ki! Müminlerin yani iman edenlerin gireceği yazıyor. İmanın 6 şartını hatırlayan var mı?
-Allah’a inanmak
-Meleklere inanmak (Azrail, Cebrail, İsrafil, Mikail)
-Kitaplara inanmak (Tevrat, İncil, Zebur, Kur’an)
-Peygamberlere inanmak (Hz.Muhammed dahil)
-Ahiret Günü’ne inanmak
-Kaza, Kader ile iyilik ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak
Bu 6 şartı doğrulayan kişiler cenneti hakediyorlar. Bakın Müslümanlıkla ilgili en ufak bir şart yok. Amma ve lakin; dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Efenim ben Hristiyanım veya Yahudiyim, Allah’a inanıyorum cennete gidecem. Dur bakalım orda genç. Hristiyanlığın ve Yahudiliğin en büyük sıkıntısı ama en küçük detayı: Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanmamak. Diğer tüm peygamberlere inansalar da, Hz.Muhammed’e inanmadıkları için sadece 4 şartı gerçekleşmiş sayılıyor (çünkü Kur’an da devredışı kalmış oluyor otomatikman) ve iman etmedikleri için cennet vaadedilmiyor.
Çakozlavakya? Yes, got it. Ov yee
Bay bay, si yu leytır. Luuk good tu yorself

14 Ağustos 2011 Pazar

Cin Çarpması, Cinin Musallat Olması ve Hipnoz

Merıba,
Uzun süre yazamadım kusura bakmayın. Gerçi pek bakacak gibi de durmuyorsunuz kaç gündür giren yok siteye ama hehe.

Neyse, fazla uzatmadan beklediğiniz konuyu yazmaya başlayayım. Bu konu cin çarpması, cinin musallat olması ve hipnoz hakkında.

Daha önce de söylediğim gibi, ben bir hipnotistim. Param yetmediği için lisansımı alamadım ama profesyonel derece (master degree hehe) olmasa da hipnoz kayıtlarım başarılı olmuş durumda.

Şimdi efenim öncelikle cinden başlayalım konumuza. Cin nedir? Cin ne değildir?
Cin, nardan yaratılan (hayır lan meyve olarak nar değil dumansız ateş anlamında), iradesi olan hızlı ve güçlü bir canlıdır. Cin insandan daha zeki ve daha üstün değildir. Ayrıca cinlerin çoğu kibirli varlıklardır. Cinlerin de iman edenleri vardır. Cinler evlenirler, ibadetlerini yaparlar, onların da ihtiyaçları vardır ve soylarını devam ettirirler.

Daha önce de anlattığım gibi, İblis cinlerden biridir. Yaratılış anında kibrinden dolayı insanın üstünlüğünü kabul etmemiş ve Allah’a isyan etmiştir. Sonra bu isyanından dolayı pişman olmuş ancak nasılsa cehenneme kesin gidecek diye günahlarının devamını getirmiştir. Allah’a insanları yolundan saptıracağı yönünde yemin etmiştir. Sonra da kendi ırkından yani cinlerden kendine dostlar edinmiştir ve onları da saptırmıştır. Hâlâ daha cinleri kendi tarafına katmaktadır. Böylece insanları kendilerinden küçük düşürecek hareketler yapmaktadırlar ve kendilerini üstün görmektedirler. İblis insanları kandırdığı gibi cinleri de süslü yalan vaatlerle kandırır. Ancak hepsinin sonu cehennem olacaktır.

Sonuç olarak, cinler insanları saptırmaya çalışmaktadır. Bunun için çeşitli vesveseler vermektedirler. En basit şeyde bile insanı yoldan çıkarmaya çalışırlar.

Ancak dedik ya, insan cinden üstündür. Cinlerin gücünden ve şerrinden korumak için ise Allah yanımızda koruyucu meleklerini görevlendirmiştir. Bu konuyla ilgili daha sonra inşallah yazacağım.

Ha bu arada, yazılarıma bakıp “üff çok uzun okuyamam” diyip ilgilenmeyen olursa lütfen şu an İlluminati’yle ilgili bütün bildiklerini unutsun ve en yakın köydeki sürüye katılsın.

Ulan Sığır Sığırrson, ulan tembel herif sen daha yazı okumaya üşeniyosun mücadeleyi nasıl yapacaksın? Klavyeden “hadi beyler eylemlere başlayalım şurda toplanalım burayı basalım” yazmak kolay di mi? Sizin de ekşici sığırlardan ve dinci yobazlardan farkınız yok. Sadece sözde kalıyosunuz çünkü, icraat yok. Sonra ağlarsınız “3. kere tek başlarına iktidar oldular vaatlerini ne zaman icraata çevirdiler ühü ühü” diye. Ulan Batman: The Dark Dingil sen sanki klavyeden yazdığını uyguluyor musun? Facebook’ta profil fotoğrafını Atatürk yaparsın Türk Bayrağı yaparsın ama sonra durumuna “bu hafta yemekteyiz çok acayip olacak” yazarsın. Çünkü hiç ipinde değildir senin şehit mi düşmüş, ülke mi elden gidiyormuş. Kalpsiz sığırlar sizi.

Özür diliyorum konu dağıldı ama bunu yazmazsam olmazdı. Neyse çok uzatmadan devam edelim konuya.

İnsan cinden üstündür ve bunun için de cin iman eden bir insana vesveseden başka zarar veremez. En büyük silahı vesvesedir cinin.

İşte bu yüzden cin çarpması diye bir şey olamaz. Cinler zaten bizim boyutumuzda olmadığından bizi çarpamaz bize fiziksel zarar veremezler. Eğer içinizde Allah inancı varsa size vesveseden öte bir şey yapamazlar.

Eğer Allah inancınız yoksa diye mi soruyorsunuz?
İşte o zaman zihninizi karıştırırlar. Sizi delirmeye kadar götürebilirler. Çeşitli illuzyonlar yaparlar. Eğer güçlü biriyseniz yani zenginseniz ve adamlarınız varsa sizin aklınızı karıştırır kötü şeyler yaptırırlar. Kendi emellerine alet ederler. Size sürekli kibir aşılarlar. Ama tüm bunlarda bile yine vesveseden öteye gidemezler. Bakın bir Allah inancı işi nasıl değiştiriyor?
Bu vesveselerden korunmak için ise Allah’a dua edin, Felâk, Nâs surelerini okuyun. İşe yarar

Gelelim cinin musallat olma konusuna. Olabilirler efendim. Sizinle uzunca süreler uğraşabilirler. Musallat olduklarında yine fiziksel zarar vermezler. Çeşitli illuzyonlarla korkuturlar. Bunlar benim başıma geldi. Bana daha önce musallat olmuşlardı. Bu süre boyunca sürekli huzursuz dolaştım, paranoyak oldum. İlluzyonlara şahit oldum. Bu süre boyunca korkudan aynalara bakamadım. Çünkü cinler musallar oldukları zaman içinize korku ve huzursuzluk salarlar. Saçma paranoyalara girersiniz. Bu süreç hiç geçmeyecek sanıyordum. Peki nasıl geçti biliyor musunuz?
Felak, Nâs surelerini okudum. Ayet-el Kürsî ve Amenerrasûlü okudum. Gittiler, rahatsız edemediler. Bir anda tüm huzursuzluğum geçiverdi. Aynalara baktım, karanlıkta durdum.

Allah onların şerrinden korunabilmemiz için de kolaylık sağlıyor. Eğer Allah’a sığınır ve onun ayetlerini okursanız çağrınız şüphesiz duyar ve melekleri yanınıza gönderir. Rahmetiyle çevreler, korur sizi. Çünkü Allah Rahman’dır Rahîm’dir.

Diğer merak edilen bir şey de cinlerin hangi hallerde boyutumuza indiğidir. Cinler normalde maddeüstü bir ortamda yaşadıklarından, bizim boyutumuza indiklerinde çeşitli vücutlara bürünürler.
Kur’an’da gördüğümüz üzere İblis, yılan kılığında insanlara gözükebilir. Sürüngen kılığına girmiş cinleri gören insanlar olmuştur, hatta Hz.Aişe’nin de bu konuda tecrübeleri olduğu rivayet edilir.

Diğer bir görünüm şekli ise “hızlı, parlak ve iz bırakan ışıklardır”. Kur’an’da bununla ilgili bir şey bulamadım da bununla ilgili de şahitler var. Ben de benzer şeyler gördüm açıkçası. Belki de bizim boyutumuza inerkenki halleri bu şekilde ışıklardır. Çünkü bizim tarafımızdan görülebilmeleri için görünebilir dalga boyuna inebilmeleri gerek ve bu sırada da ışık olarak gözükmeleri gayet doğal.

Bunları da söyledikten sonra diğer bir konuya, hipnoza gelelim. Efenim bir hipnotist olarak televizyona şöyle bir baktığımda ne kadar rahat hipnoz yapılabileceği geliyor aklıma. Hipnoz için gereken en önemli şart “dikkat”. Eğer dikkat yeterli düzeyde olursa bir insan çok rahat hipnoz olabilir. Ve bir dizi ya da program izlerken dikkatimizi tamamen oraya veriyoruz. Bazen dışarıda olan biteni, konuşmaları bile duymayabiliyoruz.

Şimdi hipnoz diyince herkesin aklına sallanan madalyon gelir. Dur resmini de koyayım:

Bu da elbette hipnozda bir yöntemdir ama dikkat ederseniz sallanan madalyonda da sağlanmaya çalışan şey “dikkattir”.

Dikkat sağlandıktan sonra diğer bir şart ise keskin olmayan şeylerdir. Yani bir emir komutu ya da açık bir şekilde belli olan şeyler hipnozda işe yaramaz, bilinç tarafından reddedilir. Bunun için gizli şeyler kullanılır. Subliminal mesajlar da bunun için vardır filmlerde, dizilerde. Gizlilerdir dikkat ederseniz ve bunlar bilinç tarafından algılanıp bir bir veritabanımız olan bilinçaltımıza kaydedilir.

Cinler bizi hipnoz edebilirler. Ya da hipnoz edilmiş bir insanı kolayca vesveselerle yönlendirebilirler. Birçok ünlü kişide bu işi kolaylaştırmak için MK-ULTRA projesiyle kişiliklerini bölüyor ve diğer kişiliği hipnoz ederek cinlerin kontrolüne bırakıyorlar. Lady Gaga, Beyonce, Rihanna, Justin Bieber, Eminem ve daha fazlası... Evet Eminem de tabii ki bu olaylardan geçmiş. Fakat diğer kişiliği yenmeyi başarabilmiş. Kliplerini izlerseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Tabii şarkı sözlerini de incelemeniz gerek.


Eveet, bu konuyu da böylece halletmiş olduk. Nekst epizot vermeyecem çünkü öyle olunca ev ödevi gibi hissediyorum, başka konularda yazmak isteyip yazamıyorum. Ama bir ara Ateizm’le ilgili bir şeyler yazacağım. Ne zaman olursa artık.

Sağlıcakla kalın, kendinize iyi bakın, vesveselere uymayın, Allah’a emanet olun.
Sevgilerimle,
NOT: Kafanıza takılan bir soru olursa e-mail atabilir ya da yorum olarak yazabilirsiniz.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Hayatın Anlamı - 3

Merhabalar,
Araya Harry Potter yazısı girdikten sonra geldik hayatın anlamını oluşturan parçalardan üçüncüsüne.

Bu serideki önceki yazımda, yani Hayatın Anlamı – 2’nin sonunda bir şey yazmıştım.
Sabır ve şükrü doğuran aynı zamanda sabır ve şükrün doğurduğu diğer bir kavram. Tahmin edebildiniz mi?”

Şöyle söyleyeyim. Hayatınızda her türlü zorluğa sabrediyorsunuz, sabrettikçe şükür, şükrettikçe de sabrediyorsunuz. Ama bunları boşuna yapmıyorsunuz. “Bir şey” sahibi olduğunuz için sabrediyor ve şükrediyorsunuz. Ve sabredip şükrettiğiniz için “bir şey”iniz güçleniyor.

Höt, öyle deyince yanlış anlaşılacak gibi oldu la.

Demek istediğim “o şey”: İnanç.

İnanırsanız katlanırsınız. Katlanırsanız da inancınız artar. Çünkü zorlukları atlattıkça bu sabrı veren kişiyi daha çok seversiniz. Allah’a inandıkça zorlukların üstesinden gelirsiniz. İnancınız ne kadar kuvvetliyse siz de o kadar güçlü olursunuz.

Hani diyorlar ya kuantum spiritualizm zart zurt isterseniz, zihninizde çok istediğiniz şeyi tam anlamıyla canlandırabilirseniz sizin olur diye.

Geçelim bunları canım. Tamam kuantumun şu ana kadar insanların keşfettiği en mantıklı ve en modern “bilim” olduğunu düşünüyorum. Tamam kuantumda “istersen olur” olayı açıklanabilir. Ama kuantumda anlatılan şey zaten İslamda var. “İnanırsan olur” felsefesi yeni bir şey değil.

Çünkü insan gerçekten inanırsa, başladığı yolun sonunu görebilir. Bilir ki, gerçekten inanırsa o yoldaki zorluklara katlanacak ve o yolun sonuna ulaşabilecek.

Ancaak işte burada çok önemli bir nokta var dikkat edilmesi gereken:
Kibir.
O kadar ince bir çizgi ki bu. Ufacık bir sapmada kibre ve küfre saplanıp kalıyoruz.
Çünkü “inanç” konusunda Allah’ın bu yolun sonuna sabreder ve şükredersek ve gerekli çabamızı gösterirsek ulaştırabileceğine inanmak yani Allah’a inanmak yerine kendimize “ne ki bu yol her türlü sonuna gidebilirim” diyerek inanırsak kibre ve küfre saparız.
Kendimize değil, Allah’a inanç. Allah’a şükür. Önemli olan bunlar.

Hep parçaları verdim. Ama hayatın anlamını tam olarak söylemedim. Hadi onu da sizin için yapayım parçaları beraber birleştirelim:

Ne demiştim? Ben yaratılışın değil hayatın yani yaşamın anlamını bulduğumu düşünüyorum. Hayatı bir sınava benzetirsek bir sorusu ve bir cevabı olması gerekiyor.
Çıkarın kağıtları:
------------------------------------------------------------------------------------------------ 
BLOGSPOT LİSESİ HAYAT SINAVI DENEMESİ
AD-SOYAD:  CHGZS INFO                             SINIF/NO: 99/3712         PUAN:Allah bilir
Soru: Allah’a iman edip onun yolundan mı gideceksin yoksa kibre, küfre,şirke mi sapacaksın?
Cevap: Sabredeceğim, şükredeceğim, inanacağım.
------------------------------------------------------------------------------------------------ 
Tebrikler, sınavı geçtiniz.

Hayatın anlamını şimdi anladınız mı?

NOT: Meraklanmayın hipnoz ve cin çarpması geliyor.
Ve evet biliyorum şema paint terk. Ama PaintNET hehe.

Harry Potter'daki Sembolizm

Yeniden merhabalar,
Belki siz de izlemişsinizdir, Harry Potter serisinin son filmi geçenlerde sinemalara geldi. Ben de merak ettim, takip ettiğim bir seriydi gideyim dedim. Ekşici bir arkadaşımla (karakter olarak yoksa yazar falan değil) Taksim’de filme gitmeye karar verdik. Buluştuk ve gittik. Ekşici arkadaşımın aurasından mı kaynaklıdır bilmem ben filmi çok düz izledim. Sadece izledim yani kafamda hiçbir fikir falan oluşmadı. Öküzün trene baktığı gibi izledim filmi.

Amma velakin ki öyle değil. Filme ablam izlemediği için bir kez daha gittik ve bu sefer kafamda soru işareti uyandı:
-Voldemort niye sürüngen gibi ve yılan dili konuşabiliyor?
-Evcil hayvan olarak kocaman saldırgan bir yılanı seçmiş?
-Voldemort ruhunu PARÇALAYIP BAŞKA BEDENLERE SOKABİLİYOR?
-“Ölüm Yiyenler” (Lord Voldemort için savaşan insanlar) niye özel bir simge taşıyor ve BİR YERDEN BİR YERE İZ BIRAKARAK ÇOK HIZLI GEÇEBİLİYORLAR?
-Ölüm Yiyenler niye sadece safkanlardan (iki tarafı da saf büyücü olanlar) oluşmak zorunda?
-Harry Potter’ın yara izi niçin ters Sig Rünü şeklinde?
-Babam bu kadar güzel pasta yapmayı nerden öğrendi? 
....
Daha çok soru var. Bunların cevaplarını araştırıp bulmaya çalışıyorum. Buldukça da sizinle paylaşacağım ve muhtemelen bu yazı birkaç bölüm halinde olacak.
***
Öncelikle size genel olarak hikayeden bahsedeyim. Belki çoğunu biliyordur ama ben yine de özet geçeyim ki bilmeyenler de yazıdan bir şeyler anlayabilsin.

Şimdi Harry diye bir çocuk var bunun annesi de babası da büyücü ama annesi safkan değil yani bir tarafı büyücü değil düz insan. Harry uzun yıllar farkına varmıyor ama sonra Dumbledore diye bi büyücü Harry’yi büyücü okuluna götürüyor büyücü olduğunu söylüyor falan. Harry’nin asıl özelliği Lord Voldemort diye (Dumbledore’un eski bir öğrencisi karanlık lord oluyor sonra) birinin zamanında kahine danışması ve kahinin Harry Potter’ın doğduğunu ve onun Voldemort’un sonunu getireceğini söylüyor. Adresi de veriyor (nasıl kahinse maşallah). Sonra voldemort gidiyor bebek Harry’yi öldürmeye çalışıyor babası ölüyor annesi de siper oluyor Voldemort’un ölüm büyüsü annesini öldürüp ondan sekip kendine geliyor ve Voldemort’un bedeni ölüyor. O sırada ruhu tutunacak canlı bir beden arıyor ve Harry’nin bedenine girip yara izinde saklanıyor. Hikaye burdan gelişiyor hep böyle.

Voldemort karakterinin bir özelliği ruhunu parçalara ayırıp cisimlerde ve canlı bedenlerde saklaması. Böylece öldü mü o cisim ya da bedenlerden yeniden canlanıyor yani ölümsüz oluyor anlayacağınız.

Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu hesabı belgelerle gelmeye başlıyorum. Sig Rünü diye bir şey duydunuz mu hiç? Nazilerin de kullandığı, faşistlerin özellikle kullandığı ve şimdi de Lady Gaga’nın kullandığı bir semboldür. Şimşek şeklindedir. Güneşi temsil eder.

Peki Harry’nin yara izi nasıl?

TERS bir Sig Rünü şeklinde. Sig Rününün tarihini araştırmak isterseniz Google’da Sig Rune şeklinde de aratabilirsiniz.

Voldemort’a gelelim. Voldemort ruhunu böle böle ucubeye dönmüş, tipi kaymış. Fakat nedense tipi kaya kaya bir sürüngene benzemiş. Sürüngen kısmını niye bold yazdığımı merak ettiyseniz: http://michaelsikkofield.blogspot.com/2011/04/reptilian-meselesi-hakknda-kesinlikle.html
Voldemortun ruhunun başka bir bedende yaşamasına örnek bir resim:

Ruhunun bölünmesi ve başka bedeni yönetmesi size bir şey çağrıştırdı mı? Bana MK ULTRA projesini çağrıştırdı.

Gelelim Voldemort’un ordusu “Ölüm Yiyenler”e. Bu arkadaşlar siyah giyiniyorlar, kendilerine has bir sembolleri var. Kollarında da bu sembol bulunuyor. Ölüm Yiyenlerin bir özelliği safkan büyücü olmaları yani soylarında hiç düz insan bulunmaması. Kendi aralarında gizli gizli haberleşip buluşan, toplantılar yapan bir grup. Hem de asiller. Bu örgüt yapısı bana masonları çağrıştırdı. Şimdi ben böyle deyince tuhaf oldu ama filmi izlerseniz ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacağınızdan eminim.
Buyrun sembolleri:

Bir diğer özellikleri de bunların iz bırakarak süpürgeye ihtiyaç duymadan gökyüzünde aşırı hızlı hareket etmeleri. Bu özellik cinlere ait bir özelliktir. Cinler gökte hızla bir ışık gibi iz bırakarak geçebilirler. Hatta bu durumu bazı insanlar “uzaylıların” geçmesi olarak yorumlarlar.
Bakın bu videoda anlatmaya çalıştığım şeyi yapıyor Ölüm Yiyenler:


Ayrıca Voldemortun yılan dilinden konuşması, sürüngene benzemesi ve bir yılanı olmasıyla ilgili bana cinler vurgulanıyormuş gibi geldi. Çünkü cinler bir sürüngen kılığında da insana yaklaşırlar.

Bir başka konu insanların Voldemort demeye korkması. “Şunu Bilirsin”, “İsmi Söylenmeyecek Kişi” gibi saçma şeyler söylüyorlar. Ve aktif mücadele eden kişiler ismini söylemekten çekinmiyor. Bu size bir şey hatırlattı mı? Son zamanlarda herkesin diline iyice yerleşen “üç harfli” olayını hatırlattı bana. Cin deyince zarar verecek gibi bir kanı yerleşmiş insanlarda, onu daha üstün görmekteler. Müşrik cinlerin de istediği bu zaten, insanın onları daha üstün görmesi. Cin yav. İçki olarak cin demeyi biliyorsun da varlık olan cini kastettiğinde niye cin diyemiyorsun?

Neyse Harry Potter’la ilgili kafamı kurcalayan sorular ve şüphelerim şimdilik bu kadar. Ama en büyük soru hala kafamda.

Madem öyle peki Warner Bros niye bu serinin filmini yayınladı?

Bir sonraki yazı Hayatın Anlamı – 3 olacak. Sonra cin çarpmasıyla ilgili yazım. Ve bir ara Yüzüklerin Efendisi’yle ilgili bir yazım olacak. Çok önemli şeyler içeriyor çünkü.

Sevgilerimle,